3) "Zengin Züppeleri"

24.3K 1.4K 217
                                    

Merhaba

Yine deprem olmuş.... Nasılsınız? Bir sıkıntı var mı?

Bitmiyor, sonu durağı olmayan bir felaket gibi. Yardımlar azalmış, nasıl olacak, ne yapacaklar o insanlar?

Tek diyeceğim bitsin artık lütfen bitsin...

💜

"Ay acaba hangi okula verecekler bizi?" diye sordu Bade.

Onun bu çocuksu heyecanına gülmeden edemedim.

Elimi gelişi güzel sallayıp "Dış cephesindeki boyadan eser kalmamış, kantindeki yiyeceklerin ateş pahası olduğu, hocaların egosunun arşa değdiği, kırk asırlık, fosil olmuş bir okulu verirler işte," dedim.

Bade bana güldüğünde bende ister istemez güldüm. Gerçekten de öyleydi. Bizim gibileri tutup da koleje verecekler halleri yoktu ya!

Bade'nin iş yerine geldiğimizde "Hadi görüşürüz. Dikkat et kendine, şu telefonu da açık tut," dedim.

"Tamam," dediğinde ona veda ederek kendi iş yerime doğru yürümeye başladım.

Bade benim çalıştığım kafenin yakınlarındaki bir kitapevinde çalışıyordu. Arada taş çatlasa on beş dakika vardı. Dolayısıyla birlikte gidip geliyorduk. Yürümek zamanımızı asla da, ben vasıtaları öğrenene kadar böyle idare edecektik.

Sonunda kafeye geldiğimde vakit kaybetmeden işimin başına geçtim. Çok olmasa da hatırı sayılır derecede bir kalabalık vardı.

Buranın baristası olan Filiz'in yanına gittiğimde uzattığı kahveyi aldım. Tepsiyi dikkatle taşırken ileride, tek başına oturan kadının önüne bıraktım. Kadın teşekkür ettiğinde gülümseyip tekrar Filiz'in yanına gittim. Sandalyelerin birine otururken tam o sırada içeri bir grup genç girdi. Muhtemelen benimle yaşıt, ya da benden bir yaş büyüklerdi.

Deri koltukların oradaki masaya geçtiklerinde onları süzmeden edemedim. İki kız, üç erkek olmak üzere toplam beş kişilerdi. Zengin oldukları her hallerinden belliydi. Üstlerinde, karşıdaki kolejin olduğunu tahmin ettiğim formalar vardı.

Tezgahın üzerindeki menüleri alarak onlara doğru adımladım. İçimden beni çok uğraştırmamaları için dua ettim. Zira çoğu zengin züppesi yoruyordu.

Masanın önüne geldiğimde hepsinin gözü beni buldu.

Yüzümü sabit tutarak "Hoşgeldiniz," dedim.

Önlerine menüleri bıraktığımda verecekleri kararı beklemeye başladım.

"Ay traliçe mi alsam?"

Sarı saçlara sahip olan, oldukça güzel bir kız konuşmuştu. Bembeyaz teni masmavi gözleri birbiriyle adeta bir ahenk içindeydi. Milletin veledinde ne gen vardı lan!

Bende esmer şeker gibi dolaşayım işte ortalarda.

Kız görünce aklıma Çağla'nın dediği geldi. Gördüğü her sarışının saçına zengin sarısı diyordu. Bu kızı görseydi eğer yine aynısını derdi. Buna emindim.

Kız menüden kafasını kaldırıp bana baktığında "Bir karamelli traliçe bir de yeşil çay alayım lütfen," dediğinde kafamı salladım. Ancak yeşil çay ve tatlının arasındaki bağlantıyı pek anlayamamıştım.

Diyetisyen yeşil çay iç demiştir. O sırada ben:

"Ben sadece white mocha istiyorum."

Diğer kızın dediğine de kafamı salladım.

TOMRİS | Gerçek Ailem Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin