16. BÖLÜM

83 6 0
                                    

Medya:Kaitlyn'in elbisesi

16. Bölüm

O geceden bir hafta kadar sonra Bay Scott, Nicholson ailesiyle tekrar bir araya geldi. Bundan hiç şikayetçi değildi, zaten bunu alışkanlık haline getirmeye çalışıyordu. Kahvaltıdan sonra hanımlar giyinmekle uğraşırken Bay Nicholson, Bay Scott'a aile miraslarını göstermişti. Bunların arasında en çok dikkat çeken zümrüt taşlı yüzüktü.

Hanımlar giyinip beylerin yanlarına iliştiler. Kaitlyn'in üzerinde bir rahibe gibi gözükmesini sağlayan lacivert, uzun lacivert elbisesinin sırt dekoltesi beyaz teninin tüm cazibesini ortaya çıkarmaktaydı. Kestane rengi saçlaryla sıkı sıkıya bir topuz yapmış, perçemleri alnına dökülmüştü. Gündelik hayatta abartıya kaçmayacak kadar basit küpeyi tercih etmişti. Bay Scott, daha fazla oyalanmadan ke disine geldi ve evin beyinin yanında en önden yürüyerek kendisine kılavuzluk yapan yaşlı adamın büyük bir heyecanla gezdikleri parkın tarihçesini anlatmasını dinledi.

Kaitlyn ise beylerin arkasından hanımlarla beraber yürümekteydi. Sevgili kız kardeşleri genç subaylar hakkında konuşurken annesi Bay Scott ile hiç yalnız başına konuşup konuşmadığını merak ediyordu. Maman, geçen az kalsın bizi basıyordun. Annesinin hevesini kıracak kısa cevaplar vermekle yetiniyor, Bay Scott'un kendisine dönük dik omuzlu, iri sırtına bakıp iç geçiriyordu. Babasıyla ne güzel anlaşıyorlardı. Babası normalde konuşmayı pek sevmeyen, huysuz bir ihtiyardı ancak Bay Scott'a karşı iyi bir ev sahibi gibi ilgili davranmak konusunda çaba sarfediyordu. Bay Scott'ta kibrini bir kenara bırakıyor ve Bay Nicholson'un sohbeti hiç dikkat çekici olmasa onu muazzam bir ilgiyle dinliyor gibi yapıyor, arada bir göz ucuyla Kaitlyn'i süzüp kontrol ediyordu. Genç kızın gün geçtikçe güzelleştiğini düşünmeden yapamıyor, onunla bir eş olduğu tatlı günlerin hayalini kurguluyordu ancak daha sonra her ne kadar görmezden gelmeye çalışsa bile aralarındaki yaş farkı onu korkutuyordu. Bay ve Bayan Nicholson'un, biricik sevgili kızlarının, kızlarından yaşca büyük kaba saba bir herifle evlenmesinden yana razı olmayacaklarını düşünerek kendisini mahvediyordu. Kaitlyn, henüz çok gençti, deneyimsiz, tecrübesiz. Şimdi, karşısındaki bu alımsız, bencil yaşlı adamı segse bile sonrası için kesin konuşulamazdı. Geleceğe dair belirsizlikler Bay Scott'u korkutuyordu. Eğer bir gün küçük Kaity'i onu kendisinden daha aşağı görüp, haklı olarak genç bir subaya gönlünü kaptırırsa onu suçlayamacağını biliyordu ama aynı zamanda Kaitlyn'den ayrı kalamayacağınıda biliyordu.

Nicholsonlar, ikisini, mavi göğü delip geçecek kadar uzun ve büyük olan bir elma ağacının altında yalnız bırakmışlardı. İkiside böyle bir istekte bulunmamıştı, bunlar hep Bayan Nicholson'un elinin altından çıkmaydı.

Kaitlyn, uzun zaman sonra tek bırakılmalarından dolayı heyecanlı hissediyordu. Bay Scott, için ise durum pek farklı değildi. Ona karşı hissettiği sıcak duygular hâlâ kalbinin dört bir yanını sarıp sarmalarken, Kaitlyn'e karşı dilediği gibi davranması olanaksızdı. Bir süre sessiz kaldılar. Öyle ki rüzgarın savurduğu yaprak, Bay Scott'un çatık kaşlı, kibirli yüzüne düşünceye kadar sessizdiler. Kaitlyn, yan bakarak kıkırdarken Bay Scott, yattığı ağacın dibinde dirseklerinin üstünde doğrularak homurdandı ve huysuz, yaşlı bir adam gibi yüzünü kapatan turuncu yaprağa bir pislikmiş gibi baktı. Kaitlyn, uzandı ve yaprağı alarak Bay Scott'un saçının tepesine koydu.

"Turuncu sizi açtı."

Bay Scott, yine homurdanarak eliyle yaprağı silkedi.

"Sana da malzeme çıktı. Küçük şeytan, gel buraya."

Kaitlyn, kendisine sarılan kolların arasından sıyrıldı ve flörtöz bir tavırla, yapmacık bir edayla utanır gibi yaptı. Bay Scott, önüne döndü, kaba elleriyle, esmer yüzünü saklayarak başını salladı. Kaitlyn, şimdi kendisini izlemeyen bu adamı rahatça süzdü. Saçlarını kısaltmıştı. Bay Scott'un yanına ilişti ve olağan birşeymiş gibi davranarak başını, omzuna koydu. Bay Scott, şaşkınlıkla yüzünü açıp adını söyleyince Kaitlyn birşey demesine fırsat vermeden onu susturdu.

"Yorgunum, herhalde bana acımayacak kadar vicdansız değilsinizdir."

Bay Scott, Kaitlyn'in çenesini okşarken kafasını kaldırıp, çok sevdiği Kaity'sinin iri kahverengi gözlerini seyretti. Daha sonrasında ikiside farkında olmadan dudakları birleşti. Ten uyumunu yakaladıkları esnada Bay Scott, secgilisini yeşilliğiyle insanları büyüleyen çıplak, sonu gelmez ıssız kırlara yatırıp öpmeye başladı. Bu öpücük, bir hovardanın öpücüğünden çok daha fazlasıydı. Bu yumuşak dokunuşlu öpücüğüyle Kaitlyn'e bir kez daha onu sevdiğini söylemeye çalışıyordu.

Kaitlyn ise bu öpücüğün, barındırdığı hisleri görmezden gelerek, anın keyfini çıkarmaya çalışıyordu. En sonda nefesleri kesilip, yoruluncaya kadar öpüştüklerinden sonra ikisininde yüzü pembeleşmiş, saçları dağılmış durumdaydı. Kaitlyn, eliyle Bay Scott'un dudaklarına bulaşan pembe rujunu temizlemeye çalıştığında Bay Scott bir hamle yaparak onu durdu ve ellerini açarak avuç içlerini öptü. Dudaklarından sevgilim kelimeleri dökülünce Kaitlyn, utanarak oturduğu yerden kalkmaya çalıştı ancak Bay Scott onu durdu ve koltuk altından tutarak onu bir süs bebeği gibi tekrar yanına oturttu, kucağına yatırdı. Yerde duran paltosunu Kaitlyn'in üzerini örttü. Kaitlyn, yüzündeki pembelikle, yalnızca sımsıkı gözlerini kapatıyordu. Bay Scott, gür dalgalı saçlarını açıkta bıraktığından emin olduktan sonra bir baba şefkatiyle okşayıp, annesi gibi, parmaklarıni buklelerin arasınsan geçirip taradı.

Bay Scott, uyandığında gün batmak üzereydi.

"Kaitlyn!"

Bay Scott, bu sesi anımsayımca gözlerini araladı. Yokuş aşağı payyak adımlarla koşan Bay Nicholson, korkmuşa benziyordu. Kaitlyn, ise hâlen kucağında mışıl mışıl uyuyoedu. Sonunda Bay Nicholson'un görüş açısına girdiğinde parmağıyla susması için işaret yapıp, al tenli, toprak saçlı kadından yavaşca kendisini kurtardı. Daha sonrasında onu uyand ırmamaya özen göstererek kollarının arasına aldı. Kaitlyn, birkac kez homurdandıktan sonra tekrar uykuya daldığında Bay Scott, onu yatağına götürmek için yürümeye başlamıştı bile. Bay Nicholson, ise kızının halinden memnun oldüğunu kendi gözüyle görünce Bay Scott hakkında kapıldığı bazı yargıların asılsız olduğunu anlayarak derin bir iç çekerek rahahladı. 

Bay Scott, Kaitlyn'i yatağına bırakıp gitmek içın hazırlanırken yakasına yapışan eller onu ürkütmüştü. Daha sonrasında bir kaşını havaya kaldırarak  "Demek uyanıktın, demek beni aptal yerine koyup boş yere bu kadar sıkıntıya soktun. Ben boşuna şeytan demiyorum sana."

Kaitlyn, sarıldığı yakayı hırçın bir tavırla bırakmayı reddederek kendisine iyice çekti.

"Bay Scott, bugün olanlardan ailemin haberi olmamalı."

Bay Scitt, ise umursamaz uyuşuk bir tavırla, kendisine bakan iri pembe dudakları öpmek istercesine konuştu.

"Ama Kaitlyn, sana bu kadar yakınken benden mantıklı davranmamı bekleyemezsin."

Kaitlyn, onu serbest bıraktığında yalpalayarak kendisine bir sandalye çekip rahat bir tavırla oturdu. "Ne demek beni öpücüklere boğduğunu kimseciklere söyleyemem?"

Kaitlyn, ellerini göğsünde birleştirip, aksi bir ifade takınarak söylendi. "Bay Scott, daha fazla uzatmayın."

Bay Scott, eğlenir bir halde etrafına bakınırken tek gözünü kıstı. Bu muzip tavırları Kaitlyn'in sinirlerine dokunsada karşısındaki aptalı alttan alma mecburiyetinde olduğundan uysal davranmaya eğilimliydi.

"Peki, peki küçük şeytan, şimdilik oyunbozanlık yapmana izin veriyorum. Sonuçta herşeyi ağırdan almaya karar veren bendim."

Çok geçmeden Bay Scott konaktan ayrıldı.

Ertesi sabah ailesiyle kahvaltidayken Bay Scott, şaşalayarak elindeki taze basım gazetesini büyük kızının eline tutuşturdu.

"Aman! Bay Mason, düelloda yenilmiş."

Kaitlyn, gazeteyi eline alıp çevirdi ve yokladı. Gazetede Bay Mason'un, halk tabakasından bir adamla münakaşaya girmesi sonucu kendisine teklif edilen düelloyu gururunu korumak adına kabul ettiğini ancak ihtiyar vücudunun bu düello için fazla güçsüz olduğundan yenildiği yazılmıştı. Kaitlyn, az çok bu düellonun kazananın, nasıl birkaç düzenbazlıkla işin asıl arkaplanını örtbas ettiğini tahmin edebiliyordu.

















Bay Scott'un Arzusu |TAMAMLANDI|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin