23.06.2024
demir demirkan - gitti gider, madrigal - kelebeklerŞafak vakti, işlenen cinayetlerden kalma omurga kemiklerini örmekteydi. Gecelerim gündüzlerimin enkazıydı. Kelebeğimin kanadı sigara izmaritlerimin arasında kül olmuştu.
Kızıl rengi öldürdüğüm zihin cesetlerinden gelme saçlarım rüzgarda yılanlarına ayrılıp savrulurken hayattan bir darbe daha yemiştim. Defter matbaaya ince gitse de kabarık basılmıştı. Aldığım nefeslerin özü buğuluyken parmaklarım yarısı açılmış camın kenarlarına tutunmuş, ince parıltılardan umut bekliyordu. Yol gözlerimin önünde zamanın cenin pozisyonu alıp kıvrılarak şeytana yenilmesi misali akıp gidiyordu. Üç tokmak vurulmuştu asfalt zemine. Üçünde de dikenli filizler pıhtılaşmıştı rutubet tutmuş göğüs kafesimde.
Enkazdım.
Geçmişimden artık tamamiyle koparılmış, benliğini aramaktan bitap düşmüş, kimsesizliğinden çamura batmış bir enkazdım.
İsmim bile değişmişti artık.
Bu yeni benin çetelesi çizikler ve kırıklarla doluydu. Eski günlere dönüp selam vermek istediğinde önüne çıkan keskin hançerler soluk borusundan aşağıya iniyor ve geleceğinin çözülemeyecek kör düğümüne onu yuvarlıyordu. Paslı sayfalar ilerliyor ben ise olduğum yerde küçük bir kız çocuğunun masum benliğinde esir tutuluyordum.
Yeni benin, sarsıcı ölümün üzerinden daha bir ay bile geçmemişti. Bu bir ay da katlettiğim yolların hepsi ucundaki kırıklarla bedenime batıyordu. İsmim değişmişti. Babamın asil, parıldayan küçük kızı değildim. Büyümüştüm. Artık başkalarının haresi olmuştum, babam iki kefen parçasına sarılıp ucuz tahtaların arasında ahiret yolunda ilerlerken. Annesinin güzel kızının yüzü artık bulaştığı is parçalarından arınmıyordu.
Kimdim ki ben? Bu koca evrende hiç kimse.
Rüzgar yüzümü sıyırıp gidiyordu. Yol boyu tek odaklandığım şey yemyeşil ağaçların gökyüzünün esareti altında kayıp gitmesi olmuştu. Dün gece polislerin ani baskınından ve yaşadığım puslu hayatın en büyük değişiminden sonra ağzımı açıp tek kelime bile etmemiştim. Etrafımdaki insan müsvettelerini elimin tersiyle çukurun içine itmiş ve koşarak odama çıkmıştım. İncinmiş yüzüm yorganın yumuşak dokusuyla buluşunca çekilen ruhum esaretten kurtulmuş, göz pınarlarımdan bir damla yaş çilli yanaklarımdan süzülüp kurumuş dudağımı tuzlu tadıyla ıslatmıştı.
Göz yaşları ardı sıra birbirini takip etti. Sınır noktam çizilmişti. Göğün kucağında bir patlama meydana geldi, yer sarsıldı. Saatlerce ağlamış, akrebin yelkovanın omurgasına sapladığı bıçak darbeleri etkisiyle yatakta kıvranmıştım. Kimseye güvenmiyor, kimseden bir şey bekleyemiyordum. Tek başıma sürünüp gidiyordum bu ecelin toprağı eşelediği diyarlarda. Kapım çalınmamış, halim hatırım sorulmamıştı. Yarım saat süren sessizlik peşine sis bulutlarını da alıp ortadan kaybolmuş, aşağı katta film izlerken deli gibi eğlenmişlerdi. Kahkaha sesleri daha fazla acıtmıştı canımı. Düşüncelerimin arasına zebani gibi girip cehennem ateşine sürüklemişti. Bir kedi vardı o an yanımda. Benim gibi yatağa çökmüş, küçük patileriyle sırtımı sıvazlarken koynuma girivermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK RUH ARŞİVİ
Teen FictionHer şey bir ölümle başlamıştı. Ölüm ölümü takip etmiş ve bizi içinden çıkamayacağız geçmişin kırık anılarına hapsetmişti. Uçurum kenarında, şiddetli yağmurun altında uzun saçları savrulurken tüm dünyaya haykırmış. "Sen avcı, benim ruhuma kırıklıkl...