7| BİLEĞİNDEKİ GEÇMİŞ TOZLARI

1.1K 345 225
                                    

07

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

07.07.2024
dedublüman - rüya gibi

Bu o adamdı, geçmişimin en büyük parçalarından biri.

İçinde kaybolduğum labirentin tüm duvarları inşa eden sonra da bir moloz yardımıyla kırıp harabeye dönüştüren adamdı. Ruhum onun buyruklarının temelinden yeniden doğmuştu. Acı anılarımın baş düşmanı, kimsesiz kalmamdaki kör noktaya ışık tutan bir canavardı. Adı bile gerilmeme neden olmuş, tüylerimin sivrileşerek yılanımın ölüm uykusuna yattığı delikten kafasını çıkarmasına sebebiyet vermişti. Derin bir nefesi ciğerlerimden içeriye çekerken, telaşını dindiremeyip aceleyle inip kalkan göğüs kafesimdeki kemikler sızlamıştı. Bu an elbet bir gün gerçekleşecek, kader defterinde önemli bir anı olarak yer alacaktı. Sadece zamanı değildi. Henüz katil olmamın verdiği vicdan azabımın parçasını hafızamdaki kayıp yere yerleştirememişken bu oldukça fazlaydı.

Sonuna kadar açılan kapıyı onun yüzüne kapatmak istiyordum çünkü o tüm kapıları yüzüme kapatıyor, ortaya çıkan sırları katlediyordu. Düşünmeme bile gerek yoktu. Geldiğim gibi odama geri dönecek ve o adamın yüzünü görmeyecektim. İçimde ki bir ses benim için burada olduğunu fısıldıyordu. Susturmak için derisine geçirdiğim ipi hareket ettirmiş, dudak parçalarını birbirine dikmiştim. Hazır değildim. Artık bedenime ağır gelen şeylerden arkama bakmadan uzaklaşmam lazımdı. Bu yükü, yükleri kaldıramıyor eziliyordum altlarında. Düşünmeyecektim, gelişi güzel yaşayacaktım artık.

Nasıl olsa belanın ipi dönüp dolaşıp beni buluyordu zaten. Ayak parmaklarımın ucunda dikilip merakla ne olacağını bekleyen kedimi bir hışım kucağıma aldım. Bir mekanı terk edeceksem kedimi asla ardımda bırakamaz, yanıma köşeme sindirirdim. Saçlarımı savurarak merdivende bir kaç basamak geriye gittiğimde kedi bana ihanet etmiş ve kucağımdan fırlayarak merdivenlerden aşağıya inmişti. Sövdüm. Bu sırada Atlas kapının bitişiğinden çekilmiş ve içeriye geçmesi için adama yol vermişti. Yüzündeki zoraki gülümsemeyi anlamamak için kör olmak gerekirdi. Dudaklarının kenarlarına derenin taşmaması için set çekilmişti. Dayanıksızdı. Her an tabuları yıkıp taşabilirdi.

Önce adamın kafası ve yaşından dolayı turuncuların arasına düşmüş beyaz saçları ve sakalları girdi kadrajıma. Kameramın camlarında ince çatlaklar oluştu. Usulca yapılı, uzun vücudu süzüldü içeriye. Lacivert bir takım elbise giymişti. Ceketinin kenarlarından tutup düzelttirken ilk Atlas ile göz kontağı kurmuştu. Sonrasında kafasını yan taraflarına çevirdiğinde Gediz ile kısa süreli bakışmışlardı. Gediz ona baş selamı verir vermez salona yönelmiş, radardan çıkmıştı. En son bal rengi gözleri benim düz kahverengi gözlerimle bir bağ kurmuştu. Yüzündeki kendinden emin ifade tertemiz kağıda damlayan mürekkep damlası misali çoğalırken kapının eşiğinden ayrıldı.

Anın başrolü oydu. Atlas usulca ardından kapıyı kapatmış, yüz hatlarının gerilmesine neden olan tebessümü dinamitle ortadan kaldırıp pişkin bir sırıtışı iki dudağının arasında peydah etmişti. Kollarını karnının üzerinde bağlarken bir omzunu duvara yasladı ve bu büyülü anın ilk izleyicisi olarak ön sıralardan bilet aldı. Ertuğrul denen adam  yüzündeki ciddi ifadeden ödün vermiyordu. Yaşlı değildi. Babamdan daha gençti. Uzun boyluydu. Yapılı bir vücuda sahipti. Yüzüne bir kaç kırışıklık anca düşmüştü, dinamik görünüyordu.

KIRIK RUH ARŞİVİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin