İTG-21

27 4 12
                                    

Bir şeyler oluyordu. 

O kadar çok şey oluyordu ki bizden saklamaya çalışıyorlardı. Neydi bu saçmalık?

"Tamam, çok can sıkıcı. Neyin nesi bu?" 

Namjoon hyungun düşünceli sesine karşı hepimiz sessizliğimizi koruyorduk. Bizi bir odaya tıkmış kapıyı üstümüze kilitlemişlerdi. Ne dönüyordu bilmiyorum. Sadece iyi bir şeylerin olmadığı kesindi. 

Kapının kilidi gürültüyle açıldığında içeri askeri üniformalarıyla giren ikili hepimize derin bir nefes aldırmıştı.

"İyi misiniz?" 

Hepimiz YongSan'ı onayladığımızda, Elen gözlerini kısmış bizi süzüyordu. 

"Ne yapıyorsun bücürük?"

Taehyung hyungun, Elen'a hitaben sorduğu soruya karşı Elen'ın gözleri beni bulmuştu.

"Kurbanımı arıyorum. Ve intikam için harika bir yem buldum."

Yalandan bir tebessüm ettikten sonra bana doğru gelmiş kolumdan tutmuştu.

"Şimdi arkadaşınızı ölüme götürüyorum. Son kez bakın derim."

Ben gözlerimi büyüterek ona baktığımda üyeler sadece gülmekle yetinmişti. 

"Ya! Komik mi?!"

Konuşmama izin vermeden beni çeken Elen yüzünden cümlemi devam ettirememiştim. YongSan diğer üyelerin güvenliğini sağlamak amaçlı arkamızda kalırken biz şirketin hangi katı olduğunu bilmediğim bu koridorda o önde ben arkada yürüyorduk. 

Öyle şeyler dönüyordu ki koskoca emniyet müdürlüğü tüm ajan ve askeriye komitelerini buraya yönlendirmişti. Hepsini sivil sokmuş, sonrasında Elen'da içinde olmak üzere gelenlerin belli bir kesimini üniformalarını giymeleri için bizim soyunma odalarımıza yönlendirmişlerdi. Bizi de odaya kilitlemişlerdi. 

İlk defa bu kadar gariban hissetmiştim. 

"Neler oluyor Ele..."

"Rena."

Sözümü kestiğinde şuan görevde olduğundan dolayı bu ismi kullanmak istemediğini düşünerek sessiz kalmış sorumu yinelemiştim.

"Neler oluyor Rena? Neyin nesi bütün bunlar?"

Sessiz kalmış olduğu yerde durup bana dönmüştü.

"Bilmiyorum."

İfadesizce söylediği şeye karşı alayla gülmüştüm.

"Hadi ya, sen bilmiyorsun öyle mi?"

Göz devirerek ilerlemeye devam ettiğinde kaşlarımı çatarak peşinden gitmiştim.

"Bizden ne saklanılıyor acaba?"

"Saklanılan bir şey varsa öğrenmemen içindir Jeon. Abuk subuk konuşmayı keste beni takip et."

Tam bir şey demek için ağzımı açmıştım ki Elen aniden durmuş bakışlarını bir yere sabitlemişti.

"Siktir."

Ettiği küfürle gözlerim şaşkınlıkla büyürken o aynı hızla beni itip silahını çıkarmıştı. Tetiği aynı hızla çekerken arkasında kaldığım bu duvardan onu izlemekle yetiniyordum.

"Vay vay vay. Jeon Jungkook'un güzel koruması da buradaymış."

Kaşlarım çatılırken olduğum yerden çıkarak Rena'nın yanına geçmiştim. Bir düzine silahlı adam vardı karşımızda ve tek istedikleri ben miydim cidden?

Hadi ama dostum, siz şaka mısınız? Daha atraksiyonlu şeyler lazımdı bana.

"Kimsiniz siz?"

Rena'nın soğukkanlılığına şu an itibariyle düşmüştüm. Yerleri yalasam yeriydi.

Tamam, sustum.
Yeri olmadığının farkındayım.

"Bizim kim olduğumuzdan çok siz günahkâr insanların bize olan tavrı daha önemli değil mi?"

Rena'nın kaşları şüpheyle çatılırken anlamaya çalışıyordum.

"Elen Rous.."

Ne?
Bir dakika ne dönüyordu burada? Nasıl bir oyundu bu?

"Ve onun, bizim her kurbanımızı aptal saptal bir oyunla takip eden küçük tavşanı Jeon Jungkook."

Pekâlâ durumun boyutu arşa uzanmaya başlamıştı. Bu da neyin nesiydi?

"Amacınız ne bilmiyorum ama anayasaya aykırı suçlarınızın size ağır şekilde geri döneceğinin farkına varın."

"Ah ah Elen Rous. Hiç değişmemişsin."

Elen'ın bakışları gözle görülür bir şaşkınlığa bürünürken bir yandanda anlamaya çalışıyordu.

"Hayır düşünüyorum da, bu nankör insanlar için neden kendini bu kadar yıprattın? Askeriyeye dahil olduğundan beri kendini o kadar yıprattın, o kadar zorladın ki. Sence hak ettiğin karşılık bu mu?"

Elen'ın keskin bakışlarına maruz kalan bu kişi her kimse benim canımı sıkmaya başlamıştı.

"İnsanların seni sevdiği için değil kendi çıkarları için kullandığını bilmene rağmen hâlâ neden yıpratıyorsun ki kendini?"

Adamla göz göze geldiğimizde histerik bir şekilde gülmüş beni göstermişti.

"Peki ya o?"

Elen asla bana dönmezken ben cidden birazdan adama dalacaktım.

"O hayatının neresindeydi Elen? Sana yaşattıkları, her gece çektiğin o acı? Peki onun sadece iki hayal uğruna seni bırakışı? Şimdi neden koruyorsun onu? Aşkını hak ediyor muydu?"

Elen'ın ona doğru yönlendirdiği silah titremeye başlamıştı. Cidden kimdi bu herif? Ona neydi?

"Askeriyeden ayrılırken ne ailen ne de şu ahmak senin yanında değildi. Başarıların tüm ülkeyi sardığında hiçbiri yanında değildi. Sen yaralandığında, hasta olduğunda, askeriyede onca zorlukla başa çıkmaya çalıştığında hiçbiri yanında değildi. Bu herif senin askeriyeye katılacağından bile bir haberdi! Sense şimdi tüm bu günahkârları canın pahasına koruyorsun. Söylesene Elen. Bunları hak ediyor musun?"

Elen'ın bakışları şaşkın şekilde ona kaydığında, o gülümsemişti.

"Yo..."

Elen kabullenemez şekilde başını iki yana salladığında karşımızdaki herif başını olumlu şekilde sallamıştı.

"Yo hayır. Şaka olmalı."

Elen'ın kabullenemezce mırıldandığı şeylere karşı iyice tedirgin oluyordum. Kimdi ve ne hakla böyle konuşabiliyordu?

"Komutan Park Seo-Joon."

Adam memnun şekilde gülümserken ben hâlâ olaya fransız kalmış şekildeydim.

"Evet Elen. Tekrardan seni görmek çok güzel."

O sırada arkadaki duvarın önünden çekilen adamlarla gördüğümüz yazı bizi bir o kadar şaşırtmıştı. Elen'la birbirimize şaşkınca bakmıştık...

Tüm günahkârlar ölmeli.

.
.
.
.
.

(İTG-4.bölüm)

ɪ̇ɴsɪᴅᴇ ᴛʜᴇ ɢᴀᴍᴇ | JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin