Düşünüyorum kendimi kötü hissettiğimde bir derdim olduğunda arayabileceğim biri var mı diye düşünüyorum. Ama yoktu arkamı dönüp derdimi anlatabileceğim veya mutluluğumu paylaşabileceğim hiç kimse yoktu.
Canım yanıyordu evet şuan birinin omzunda ağlamak istiyordum. Veya birinin sadece gözlerimin içine bakıp bazı şeyleri anlamasını istiyordum. Ege'nin kayboluşunun üzerinden bir gün geçmişti. Ama ne bir haber ne de başka birşey vardı. Korkuyordum çok korkuyordum. Ona birşey olma düşüncesi bile tüylerimi ürpertiyordu. Karşımdaki koltukta oturan adama baktım mahire..
Dağılmıştı bir günde dağılmıştı. Bir enkaz vardı ve o enkazı kendi ellerimle ben yaratmıştım. Bana bağırmasını istiyordum. Ama o bağırmayı geç kızmıyordu bile bir baba çocuğunun kaçırılmasına sebep olan kadına kızmıyordu. İşte bende bunu anlamıyordum. Bana bağırmasını istiyordum sessiz oluşu beni daha çok yıkıyordu.
Ona baktım koltukta oturmuş başını eğmişti ellerini ise saçlarına geçirmişti. Sesli bir şekilde yutkundum başını kaldırıp ela gözleri ile bana baktı. Gözleri ağlamaktan kızarmıştı , göz altları ise morarmıştı. Derin bir nefes aldım ve bir cesaretle yanına oturdum. Elimi ellerinin üzerine koydum. Bu yaptığım harekete şaşırmıştı anlamıyordu. Şahsen bende anlamıyordum.
"Mahir özür dilerim yani biliyorum özür dilemek asla birşeyi değiştirmez ama yemin ederim Elimden hiçbir şey gelmiyor. Ben sadece hava almak istemiştim Ege'ninde sıkıldığını düşündüm. Evet biliyorum suçluyum bir bebeğe bile sahip çıkamayan biriyim! Seni dinlemedim keşke dinleseydim ama inan bana sadece yarım saat oturup kalkacaktım ne oldu nasıl oldu bilmiyorum ama bir anda ege yoktu özür dilerim çok özür dilerim söz veriyorum bulucaz onu" mahir dikkatlice beni dinledi ve derin nefes aldı elimdeki ellerini sıktı.
"Biliyorum yosun kendini yıpratma artık sen suçlu değilsin. Nerden bilebilirdin ki Ege'nin kaçıralacağını sen sadece normal olarak hava almak istedin. Evet biliyorum kafan çok karışık hatta belki neden kızmadığımı sorguluyorsun.ama Kızınca ne değişecekti ki o yüzden sorun yok tamam mı? " Şok olmuştum asla böyle bir konuşma beklemiyordum
"Ama mahir ben cidd-" mahir beni daha sıkı tuttu ve sert bir şekilde sözümü kesti.
"Sus artık yosun kızdırma beni senin bir suçun yok tamam mı? Herşey güzel olucak söz veriyorum. Sadece sabır et " olumlu anlamda başımı salladım birazda olsa rahatlamıştım. ama aklımın bir köşesinde hâlâ ege vardı. Ne yapıyordu , nasıldı hiçbir fikrim yoktu. Bir telefon bekliyorduk. Gelecek olan haberden ölesiye korkuyorduk. Ya ona birşey olduysa? İşte o zaman asla kendimi affetmezdim. Hoş şimdide edemiyordum ya.Tamı tamına 2 saat 14 dakika sonra telefon çaldı. Mahir hemen ayaklandı ve telefonu eline aldı kim olduğuna bakmadan açtı telefonu dikkatlice ona bakıyordum. Hem korkuyor hemde merak ediyordum.
"Alo, evet evet bir haber var mı? Veya herhangi bir kanıt, gelişme? "
"...."
"NEREDE DEDİN?!"
Mahir bağırınca irkildim. Ege her neredeyse onu baya germişti. Bir süre sonra telefonu bırakıp sertçe koltuğa fırlattı ve derin nefes aldı.
"Yosun sıkı giyin Ege'yi almaya gidiyoruz"
Ben sevinçle ayağa kalktım. Bu halime sırıttı. Ondan bir cevap bekliyordum.
"Nerde olduğu ise garip. Gölün taraflarındaymış" aşırı derece şaşırmıştım. Belki de mahir gelmeden deli gibi aramıştım. Ama asla Ege'den bir iz bile yoktu.
"Mahir eminmisin Ege'nin orada olduğuna şahsen ben hiç emin değilim"
"Bende hiç emin değilim ama oraya gitmezsek içim hiç rahat etmeyecek"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN İÇİNDE Kİ AYDINLIK...
Teen Fictionkorkuyordum titriyordum gerçekler sert bir şekilde yüzüme vuruyordu ve ben bir kez daha ölmüştüm....