Bazı insanlar bizleri kalplerimizi çok yordular değil mi? Sizce de dinlenmemiz gerekmez mi artık?
Size bolca kalp 💓
Yorumlarınızı ve desteğinizi bekliyorum
İyi okumalar! :)Biz insanlar ne ara bu kadar korkunç, acımasız, vicdansız olmuştuk?. Merhamet dediğimiz o duygu neredeydi? Direniyorduk kötü olmak için her saniye her dakika direniyorduk ve bundan asla vazgeçemiyorduk.
Hayat öyle acımasız bir şey ki merhamet edenlere değilde acımasız vicdansız olanlara iyiydi.ve artık buna bir şekilde alışmıştık. Küçücük bir bebeğe bunu yapabilen hayat bizlere ne yapmazdı ki? Bin kere lanet olsun bin kere bin kere bin kere....
Kafamın içinde ege , gözlerimin önünde insan derisinden yapılmış o oyuncak bebek gitmiyordu. Yorulmuştum düşünmekten yorulmuştum kendi halimi bırakıp bir bebeği düşünüyordum. Kendi kendini yiyip bitiren çaresizce birşey yapamadan duran ve bana hayatı zehir edeceğini söyleyen bir babayı düşünüyordum. Herşeye sebep ben miydim? İşte buna verebilecek bir cevabım yoktu evet belki her şeye sebep ben değildim ama öyle hissediyordum.
Karşımda ki o çaresiz babaya baktım onun için ne yapabilirdim hiç bilmiyorum elim kolum bir noktadan sonra bağlıydı. Yutkundum ama yutkunmak bile bana zor geldi. Utanıyordum herşeyden önemlisi mahirin yüzüne bakmaya çekiniyordum. Ne derse desin isterse beni suçlu bulmasın ama ne olursa olsun Ege'nin benim yüzümden kaçırıldığı gerçeği değişmiyordu, değişemezdi. Belki de içten içe beni parçalamak istiyordu kim bilir?
Mahir karşımda koltuğa oturmuş birayı kafasına dikiyordu. İkimiz de aşırı sessizdik ne ondan ses çıkıyordu ne de benden. o içkisini içerken benim tek yaptığım onu izlemekti. Belki farklı şartlar altında olsaydık onu gerçek anlamda tanımak isterdim. Kaç saniye kaç dakika geçti hiç bilmiyordum. "Bana bakmayı kes!" Mahirin sesiyle irkilmiştim . Neden ne için bağırdığını bilmiyorum ama sinirlenmiştim.
"bana bağırmayı kes!" Mahir bu dediğime iyice sinirlenmiş ve hemen önünde ki sephaya tekme atmıştı "yosun yosun yosunnn! Cidden uğraşmak bile istemiyorum seninle duydun mu?! " Birazcık azıcık korkmuş olabilirdim ama bu asla karşı çıkıp susacağım anlamına gelmezdi "bana bak mahir tamam anlıyorum zor durumdasın iyi değilsin kafan dağınık ama sen öyle bir durumdasın diye bana böyle davranamazsın anlıyor musun?! Haddini bil o sesinin tonuna dikkat et. Bana bağırma cürettine bile girme! Anladın mı?! "
Mahir şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu. Sinirlenmişti aşırı sinirlenmişti ama cevap bile vermedi. Derin bir nefes alıp kafamı arkaya yasladım artık hiçbir şey düşünmek istemiyordum. Mahirin gözleri üzerimdeydi bunu hissediyordum.
İşte bunu seviyordum sessizlik.... Sonsuz bir sessizlik istiyordum. Birilerinin gelip yaramı sarmasını veya benim anlatmadan onların gelip anlamasını istiyordum. Ama bu imkansız gibi bir şeydi yaralarım kanıyordu ben kabuk bağlıyordum. Buna alıştım ama artık tükendim birilerinin gelip beni kuyudan kurtarması gerekiyordu.
Ne kadar güçlü olursam olayım bir süre sonra vücudum en önemlisi ruhum yeter diye bağırıyordu. Dinlen diyordu beynim ama kalbim her seferinde her seferinde biraz daha acıyor ve kanıyordu. Özellikle bu belirsizlik hayatımla ilgili olan bu belirsizlik beni o kadar çok yoruyordu ki dinlenecek halim bile kalmamıştı. Her şeyin suçlusu benmişim gibi hissediyordum özellikle en büyük suçum belki de en büyük kendime yaptığım kötülük bu dünyaya gelmekti. İki insanın yaptığı bir hatadan sonra bir çocuk dünyaya geliyordu ve onların hatalarının bedelini bir çocuk ödüyordu sonra da arkalarında bırakıp kendi hayatlarına devam ediyorlardı. Evet bir ailem olmuştu ama onlarında gerçek ailem olmadığını öğrenmiştim. Allah bilir daha ne kadar çok şey öğrenecektim..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN İÇİNDE Kİ AYDINLIK...
Teen Fictionkorkuyordum titriyordum gerçekler sert bir şekilde yüzüme vuruyordu ve ben bir kez daha ölmüştüm....