Hayat, anlatılması güzel bir masal gibidir. Bizler yaşamaktansa anlatmayı tercih ederiz. Çünkü gerçekleri görmekten korkarız. Kimi zaman korkularımızı, duygularımızı yaşamaktan çok çekiniriz. Gerçekleri görmek istemediğimizden kitaplara , masallara sığınırız.
Aklımıza gelebilecek herşey de mükkemel olmaya çalışırız. Ama buna ne gerek var ki? Mükemmel olmaya çalıştıkça her zaman kendimizi en dipte buluruz. Sonra neden diye isyan ederiz hiç sorduk mu kendimize? Neden olduğumuz gibi davranmıyoruz diye?. evet işte ben hiçbir zaman bunu kendime sormadım.
Her zaman aileme mükemmel bir çocuk olmaya çalışırdım. Hep bunun için çırpınırdım. peki ya ne oldu? Kendimi en dipte buldum. Gülüyordum Hâlime , gülüyordum kendime. Bazı şeyleri umursamasakta içimizde bir yerlerde acısı kalıyordu işte. Ne kadar iyileştirmeye çalışırsak çalışalım bir yerden sonra tekrar kanıyordu. işte belki de insanoğlunun en büyük sınavlarıydı bunlar.
Öylece oturmuş elimde kahve ile yağan karı izliyordum. Kendimi bildim bileli karı çok seviyordum. Bir söz duymuştum. "kar tanelerinde muhteşem bir anlam gizlidir,oda birbirine zarar vermeden yol almanın mümkün olmasıdır." Her kar yağıdığında bu söz aklıma geliyordu. Bilmiyorum ama her zaman beni derinden etkiliyordu.
Derin bir nefes aldım. gelen adım sesleri ile düşüncelerimden ayrıldım. kimin geldiğini tahmin etmek zor değildi. Mahire döndüğümde siyah boğazlı bir t-shirt altına da siyah kot pantolon ve bot giymişti onu fazla süzdüğümü düşünerek bakışlarımı çektim. daha sonra mahir "günaydın" dedi yine ve yine soğuktu bende "günaydın" diye mırıldandım. yanımda ki koltuğa oturdu. "Seninle birşey konuşmam gerekiyor" bende olumlu anlamda başımı sallayarak ona dikkatlice baktım. İyi birşey gibi görünmüyordu.
"Yosun büyük bir şekilde tehlikedesin! Yani biliyorsun Serdar Aladağ senin peşindeydi ama artık sadece o değil bu örgütte karşı çıkanların hepsi senin peşinde!" Şaşırmıştım ve merak etmiştim.
"Yani ne olucak ne yapmalıyım?" Diye sordum "birşeyler düşünüyorum ama evden hiç çıkmanı istemiyorum burası en korunaklı yer olsa da ne olur ne olmaz biliyorsun ege de var" olumlu anlamda başımı salladım "peki mahir neden peşimdeler ? Bari bunu söyle" mahir gerilmişti "hayır şuan olmaz" yine ve yine hayır şaşırmamıştım. bende fazla üzerine gitmedim o söylemeden er yada geç öğrenecektim.
"Ben çıkıyorum yosun birşey olursa korumalar kapıda ve Tuğba bugün izinli keyfine bak. En önemlisi ege sana emanet" tebessüm ettim bir iki saniye öylece baktı ve hemen arkasını dönüp kapıdan gitti. Ege'nin yanına gidicekken vazgeçtim hazır evde kimse yokken belki de bir kaç ipucu bulabilirdim. Aklıma ilk gelen yer mahirin çalışma odasıydı hemen oraya doğru yürüdüm ve hızlıca kapıyı açtım etrafıma şöyle bir baktım ve masasına doğru ilerledim çekmeceleri açıp baktım ve bir dosya buldum. Dosya ise iki üç sene öncesine aitti. Tam açıp bakıcağım sırada Ege'nin ağladığını duydum ve hemen dosyayı aynı yerine bırakıp Ege'nin yanına koştum.
Hemen onu kucağıma aldım. Yanağına kocaman bir öpücük bıraktım. bu bebek bana çok samimi geliyordu. Gülümsedim ve hemen altını temizledim. Onu giydirdim ve birlikte mutfağa doğru ilerledik. hemen biberonu ile sütünü hazırlayıp ona içirdim aklım hâla o dosyadaydı belki de iş ile alakalıdır bilmiyordum...
Hemen düşüncelerimden sıyırıldım ve Ege ile ilgilenmeye başladım kıyafetini değiştirdim. Ege evde sıkılıyor olmalıydı o yüzden onu hazırladım bebek arabasına yerleştirdim. Biraz onunla hava almak istiyordum.hemen asansör ile aşağıya indim ve arka bahçeye doğru ilerledim. Korumalara haber verme gereği duymadım. Ne de olsa çok uzaklaşmayacaktım. Dışarı çıktığımda kar yağışı durmuştu hatta güneş bile açmıştı diyebilirdim. Hava yumuşamıştı. Egeyi iyi ki sıkı giydirmiştim diye içimden geçirdim. Yürümeye başlamıştım. Ormanlık bir alandı ne kadar kaybolabilirdim ki?. Ege'ye baktığımda onun keyfi baya yerindeydi. bu duruma tebessüm ettim. İlerledim baya ne kadar yürüdüm bilmiyorum ama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN İÇİNDE Kİ AYDINLIK...
Genç Kurgukorkuyordum titriyordum gerçekler sert bir şekilde yüzüme vuruyordu ve ben bir kez daha ölmüştüm....