"Pamuk şeker."

4.8K 386 169
                                    

Keyifli okumalar...

Şirketten çıkarken, dış kapıda bir sürü gazeteci bizi bekliyordu. Biz dışarı çıkınca da hepsi başımıza üşüşecekti. Hayatım boyunca hep korkmuştum onlardan. Çünkü elleri heryerimde gezinmiş, beni rahatsız etmişlerdi.

Bir keresinde kameramanlardan birinin kamerası bana çarpmıştı, bana çarptığı sırada kucağımda ki oyuncağım feci şekilde canımı yakmış ve kameramanın elinde tuttuğu metal bir cismin keskin kenarı kolumu boydan boya çizip, dakikalarca kanamasına sebebiyet vermişti. Alfa babamda buna karşı olay çıkarmış, Omega babam ise kendini ağlayıp adama söverek harap etmişti. Bu olayda travmalarım arasında yer alırken, gözlerim dolmaya başladı.

Taehyung'a biraz daha sokularak hıçkırdım. Ki çok uzun sürmedi, Taehyung bir sorun olduğunu anlayarak, kucağında benimle kapıdan çıkmadan kenara çekilip giriş bölümünde ki adını bilmediğim, randevu aldıkları randevu aldıkları yere geçip, beni masaya bilgisayarların hemen yanına oturttu.

"Bebeğim, sakin ol. Onları uyarıp geleceğim, sen burada otur güzelim."
Söylediklerine, sessizce ağlamaya devam ederken başımı salladım. Hem gitmesini istemiyordum hemde onlardan kurtulmak istiyordum. Tanrım, lütfen.

Taehyung, alnıma burnuma ve hemen ardından dudaklarıma öpücük bırakarak, en sevdiğim kare gülümsemesini sunup, yanımdan hızlı adımlarla saniyeler içinde uzaklaştı.

Aradan dakikalar geçti, fakat Taehyung gelmedi. Her bir dakika geçtikçe bedenimi endişe ve korku daha çok etkisi altına almaya başlarken, derin nefes alarak titreyip, terleyen ellerimi birazcık da olsa rahatlama amacı ile sweatshirt'üme sürttüm.

Karşımda duvarda bej renginde ki büyük duvar saatinin her tik tak sesinde yaptığım hareketlerle -Ki bu hareketler ellerimi sweatshirt'üme sürtmek, dudak içlerimi ısırmak, ağlamamak için kaşlarımı kaldırıp indirmek..- rahatlamak yerine daha çok gerilirken, bir anda patlayan silah sesi olduğum yere çakıldığımı hissettim.

Bir süre kendime gelemezken, güçlükle yutkunarak gözlerimi kapattım. Ardından yavaşça arkamı dönerek, gözlerimi güçlükle araladım. Kimse yoktu. Ne başka insanlar ne gazeteci sürüsü ne de Taehyung, hiçbiri yoktu.

Çıkış kapısına odaklanmış bir şekilde sessizce ağlayarak titrerken, birden koltuk altlarımdan tutulmam ile neye uğradığımı şaşırarak bakışlarımı önüme çevirdim.

Taehyung, Taehyung buradaydı. Tam karşımda hiçbir şey olmamış, bütün olaylar yaşanmamış gibi hâlâ kare gülümsemesini sunarak, yüzüme bakıyordu.

"Hadi güzelim, gidiyoruz. Jimin, Yoongi ve ikizler bizi bekliyor." Son kelimenin son hecesini uzatarak, ben sanki bebekmişim gibi söyleyip, bedenimi kucağına çekti. Ani refleks ile bacaklarımı beline, kollarımı da boynuna doladım. Ve kendime gelip, nefesimi bulabildiğim ilk an, başımı da boynuna gömdüm. Tanrım, şükürler olsun...

Gözlerimi kapatarak, kokusunu derin derin içime çekip hıçkırdım. Bu sırada o da hem yürüyor, hemde bir yandan uzun kemikli parmakları yardımıyla sırtımı rahatlatmak amacıyla okşuyordu.

"Bebeğim daha fazla ağlama, bitti herşey. Gittiler." Dedi arabanın yanına geldiğimiz an. Ardından beni kolları arasında hiç sarsmadan, ön koltuğa oturtup kemerimi bağladı. Dudaklarıma da kuş tüyü hafifliğinde bir öpücük kondurarak, geri çekilip kendi tarafına binmek için arabanın kaputunun etrafında dolaştı.

Bütün bunları yaparken, sürekli bana öpücük atmayı, göz kırpmayı, gülümsemeyi unutmuyordu. Bende bunların beni iyi hissettirmek için olduğunu bilerek karşılık vermeye çalışıyordum. Tabii, her konuda olduğu gibi bu konuda pek başarılı olduğum söylenemez.

OMEGA KİM ~TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin