Merhametin rengi turuncudur, hem verende parlar, hem alanda.
2005-
Ahsen masayı toplarken Sevinç çalan ev telefonuna uzandı. Kız arayanın Müzeyyen olduğunu biliyordu o yüzden bulaşıkları yıkarken ocağa çay suyunu koydu hemen. Annesi biraz sonra içeriden seslendi, "Müzeyyen teyzen geliyor çay koy!" Ahsen bulaşıkları yıkamaya devam etti. Tacettin Müzeyyen'in geleceğini öğrenince kalktı oturduğu koltuktan "ben de bir hava alayım kahveye falan giderim rahat rahat oturun." Sevinç onu gönderdi sonra hızla evi toplamaya girişti. Serter uzanmış dizi izliyordu hiç istifini bozmadı. Ahsen çayı demledi sonra çayın yanına bisküvi çubuk kraker gibi ikramları çıkarttı hazırladı. Müzeyyen gelene kadar, kardeşinin yanına oturup onunla birlikte dizi izlemeye koyuldu. Kadın biraz sonra dışarıdan seslendi. Sevinç hemen dışarıya bahçeye çıktı. Ahsen kısaca hoş geldin dedikten sonra çay servisini yaptı ve kardeşinin yanına içeriye geçti. Annesi ile onlar konuşurken o kardeşi ile televizyon izlemeye devam etti. Pencere açıktı çayları bittikçe seslenirlerdi nasılsa, diye düşündü.
Sevinç yorgunluğunu atıyordu bu kadınla. Şimdi mahallede kim kiminle ne yapmış onu konuşuyorlardı. "Biliyor musun bizim Şadıman'ın kızı kocaya kaçmış dün gece." Sevinç duyduğu habere baya şaşırdı o yaşta ne kocasıydı, o kız Ahsen'le yaşıttı. "Nasıl kaçmış kocayı nerden bulmuş o yaşta çocuk?" Müzeyyen eğlendi biraz arkadaşıyla. Niye şaşırıyordu bu zamanın kızları çok fenaydı bir kere. O da bir kızı olsun çok istemişti ama bunları gördükçe olmamış olmasına seviniyordu bazen. Annesi kapıdan seslendi, "Ahsen çay getir bize," kız çaydanlığı alıp dışarıya çıktı. Televizyonda haberler başlamıştı zaten. Kendisine de bir çay alıp yanlarına oturdu. Müzeyyen gülümsedi ona "kız, arkadaşın kocaya kaçmış haberin var mı?" Ahsen şaşırdı arkadaşı kimdi? "Kim?" Annesi konuştu bu sefer "Hülya'yı diyor, sevgilisi var mıydı onun haberin var mıydı senin?" Hülya onla yaşıttı. Ara sıra mahallede görüşür bazen hep birlikte voleybol oynarlardı. Özel bir samimiyetleri olmadığı içinde bilmiyordu sevgilisi var mıydı yok muydu. "Nereden haberim olsun, öyle bir samimiyet yoktu ki aramızda." Kadınlar kendi aralarında durumu değerlendirdiler. Müzeyyen daha önce mahalleden duyduğu dedikoduları anlatmaya başladı arkadaşına "Bir senedir görüştüğü bir çocuk varmış abisinin arkadaşıymış. Ne yapsalar vazgeçirememişler. Kız da dün gece kaçmış." Sevinç üzüldü, küçücük çocuk diye düşündü ne kadar yanlış, ne kadar kötü birşey yapmıştı. "Yazık etmiş kendine doğruyu yanlışı bilecek yaşta değil. Ailesine kocaman bir utanç bıraktı." Müzeyyen'de böyle düşünüyordu biraz farklı bir şekilde olsa da "Sen git elin kızını kaçır, oğlanın ailesi de istemiyormuş ki! Ne gidersin seni istemeyen aileye?" Ahsen bu iki kadınında yorumlarını dinledi uzun uzun. İkisi de çok saçma konuşuyordu. Annesi kızın onu yetiştiren aileye nasıl bir utanç olduğundan dem vurdu. Müzeyyen teyzesi oğlanın, ailesine karşı çıkmasının ne kadar yanlış olduğunu, oğullarından birisinin böyle birşey yapması durumunda evlatlıktan reddedeceğini anlatıp durdu bir süre.
Ahsen'e göre ise aileler çocuklarına zorluklar çıkarıyordu. Bıraksalardı herkes sevdiğini alsaydı, yollarını kendileri çizselerdi. Neden illaki ailelerinin çizdikleri yollarda yürümek zorunda onların istedikleri onayladıkları kişilerle evlenmek zorundaydılar? Onlar insan değil miydi kendi kararlarını veremezler miydi? Ailelerinin birer gölgesi gibi yaşayıp gidiyordu çoğu insan. Kendine ait tek bir karar alamadan kendine ait tek bir hayat yaşayamadan. Bir de üzerine ailelerinin çizdikleri yollarda yanlış seçim yaparlarsa vay halineydi onların. Kendin ettin kendin buldun oluyordu. Kim etmiş, kim buluyordu anlamıyordu. Hayır on altı yaşında bir kızın kocaya kaçmasını savunmuyordu elbette ama buna zorlayan şartları aileyi de savunmuyordu. Ahsen annesi olsaydı o kızın o çocukla görüşmesine izin verirdi. Hatta liseden sonra nişan olabileceğini söylerdi kızına. Kızmaz bağırmaz yanında dururdu. Yanlış bir seçimse zaten bu süreç içinde kopardı onlar. Aileler birer düşman gibi karşılarına dikilirek iyice birlik beraberlik sağlıyorlardı yanlışsa da o düşmanla verilen savaşta bu fark edilmiyordu. Erkek ailesi erkeğin, kız ailesi kızın safında olsa çocuklarıyla kopmasalardı hiç yoktan. Örneğin Müzeyyen konuşuyordu şimdi yüksek perdeden ama o da aynı şeyi yapmamış mıydı Ozan'a? Ozan kızı alıp gelseydi ne yapacaktı dediği gibi evlatlıktan reddeder miydi? Hayır rahat bıraksa belki kendi kendilerine ayrılacaklardı. Ayrılmıyorlarsa demek ki iyi anlaşıyorlardı. Evlenmelerinde ne zarar olabilirdi? Şimdi çocuğuna üzülüyordu kendince. Kendi bu duruma getirmemiş gibi. Ahsen düşünceler içindeyken, Müzeyyen'in gözleri Ahsen'e dikildi. "Kız senin de var mı sevgilin?" dedi sanki öyle nasılsın iyi misin der gibi sormuştu bunu. Sevinç'in gözleri de böyle bir an yüzüne dikilince Ahsen şaşırdı. "Yok" dedi, Sevinç rahatlamıştı o da takılmak istedi kızına "kim ne yapsın bunu ya, çocuğa acırım valla ben. Zaten bunu alan üç güne kapıya bırakır diye de korkuyorum bu huysuzlukla." Müzeyyen biraz güldü bu yorumlara Ahsen'de güldü "meraklıydım sanki ben de erkeklere! Zaten gereksiz varlıklar bence." Müzeyyen daha da eğlendi bu yaşta bu erkek düşmanlığı da neydi böyle, onun yaşındakilerin tam delilik çağlarıydı. "Kız niye öyle diyorsun. Lazımlar ki demek ki Allah yaratmış değil mi?" Nelerine lazımdılar acaba? Etrafında ki erkeklerin hiç biri pek lazımlı gibi durmuyordu kardeşi hariç. Kardeşini çok seviyordu o kesinlikle lazımdı. En azından Ahsen'e. "Allah onları öyle denemelik kullanmış ya bir bakayım nasıl oluyor demiş bakmış ki tam olmamış bizi yaratmış işte." Sevinç ve Müzeyyen bu sözlere oldukça eğlendi. Sonra Müzeyyen konuyu değiştirdi "siz ne yaptınız Ozan'la dün konuşabildin mi? Keyfi biraz daha iyi gibiydi ama hiç birşey yemedi yine." Hiç birşey yapmamışlardı Ozan ona bir kaç oyun göstermiş müziğini dinlemeye ve söylemeye devam etmiş Ahsen oyun oynamıştı sadece. Bir de bir ara konu açmak istedi Ahsen ve okulda ki öğretmenlerden konuştular. Olduğu gibi anlattı. Sevinç bilgisayarı soracağına oyun oynamasına kızmıştı Müzeyyen'de aileden konuşacağına okuldan konuşmalarına. Öyle lap diye konuya girilmezdi Ahsen'e göre. Zaten Ozan'ın pek onu dinleyecek hali yok gibiydi daha çok rahatsız olur bir hali vardı. Bir kaç oyunun nasıl oynanacağını öğrendikten sonra bulaşıkları yıkayıp annesi ile eve dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAHR-I AŞK (+18)
Teen FictionDİKKAT! +18 yazımlar, küfür ve argo tabirler, fiziksel ve psikolojik şiddet içerir. Ahsen çok özlemişti bu çocuğu sakalları uzamıştı yine. Kalbi deli gibi atmaya başlamıştı ne oluyordu ona ya? On beş gün görmemiş atmıştı hani aklından. Yalan söylemi...