34

154 23 76
                                    

Aşk, sonsuz kenarlı bir daireyse benim yanım nerededir?

Yeşim'in doğum günü partisi için belirleyemediğimiz tarih, birkaç gün asılı kaldı. Kendisi 15 Eylül'de doğmuş bir başaktı. Önümüzdeki eylülün sonuna kadar on yedi yaşındaydı. Yapacağımız partiyi mutlaka 15 Eylül'den sonra yapmalıydık ama Yeşim, başardığı dereceyle tercih yapacaktı ve eh, İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere uzak birçok büyük şehirdeki üniversitelerden birine gireceği de kesindi. Bu yüzden parti tarihini birazcık öne çekmek zorundaydık çünkü aynı zamanda Yeşim'in ailesiyle beraber geçirmek istediği bir de tatil meselesi vardı.
Bu yüzden baya erken bir zamana almak zorunda kalmış ve partiyi yarına kadar çekmiştik. Gözlerimi, herhangi bir şeyi düşünmemek için özenle hazırladığım hediye paketimden çektim. Çalışma masamın kenarına koyduğumda sandalyeme yavaşça oturdum. Telefonumun ekranı, operatörümden gelen mesajla açıldı ve aydınlanan ekranda saati görmek, suratımın iyice düşmesine neden oldu.

Saat, neredeyse gece yarısına geliyordu ve biz Eser'le üç gündür doğru düzgün konuşmamıştık.
Evet, onu öpemediğim günden beri.
Yarın, aylar önce planladığımız doğum gününü iple çekemememin sebebi çoğunlukla buydu. Yeşim'in doğum gününü hep beraber kutlamalıydık, biz arkadaştık, o bizimkini, ne olursa olsun kutlamıştı ve ne yapmış etmiş eğlenmenin bir yolunu bulmuştu. Sevgilisini öpemediği için utanmak ve sevgilisinin yanında garip hissetmek, bu kadar önemli bir gün için surat asmama yetecek kadar geçerli bir sebep değildi.

Tabii sevgilimi öpmeye çok az bir zaman kala başka bir erkeği düşünmem de durumu iyi bir hâle getirmiyordu. Gözlerimi ekranı kendi kendine kapanmış telefonumdan çekmedim. Anlık ışıkla aydınlanan ekranda sadece operatör mesajı görmek sinirimi bozmuştu. Normal zamanda kimin ne yaptığını az çok tahmin ederdim. Yani Eser'in, Yeşim ve Yavuz'un; kısacası arkadaşlarımın, benimle ne sebeple konuşmadıklarına kulp bulmak kolaydı. Muhtemelen Eser, geçen senenin iki katı kadar disiplin gerektirecek planını uygulamak için masasının başındaydı. Yeşim, tercihleri sonuçlanana kadar ailesiyle mümkün olduğu kadar vakit geçirip heyecanlı heyecanlı dolaşıyordu muhtemelen. Yavuz ise...
Yavuz ne yapıyordu gerçekten?
Bilmiyordum.

Tek bildiğim, onu öpmek istediğimdi.

Evet, Eser'le sevgiliyken.

Kendimi tutamadım ve sandalyede geri çekilip alnımı masaya sertçe çarptım. Ani darbeden gözlerimi kapatırken kollarım aşağı dolu salındı ve öylece durdum. Bu kadar acıyacağını düşünmediğimi düşünüyordum, başım ağrır mıydı acaba? Ama bunu hak ediyordum da.
Daha neleri hak etmiyordum ki?
Ruhi'nin çamaşırlarını yıkamayı da hak ediyor olabilirdim. Hatta bir hafta sonunun her saatini evle baştan aşağı ilgilenmeyi falan da hak ediyordum; hem de annemle. Babamla tek başıma bir akşam yemeği yemeyi de hak ediyordum. Herkesin birbiriyle konuştuğu ve garip bir şekilde beni görmezden geldiği bir ortamda bulunmayı da hak ediyordum. Hatta tercih listemdeki bir üniversitenin dahi çıkmamasını ve evde kalıp da cinnet getirene kadar mezuna kalmayı bile hak ediyordum.

Ay, bu biraz ağır oldu.

Kaç dakika kadar daha o şekilde durdum bilmiyorum. Daha sonra telefonumdan yine bir bildirim sesi geldi ve alnımı masamdan çekmeden elimi sertçe telefona vurdum ve masanın altından ekranını kontrol ettim.

Bu sefer de Snapchat'tendi. Kişi listemdeki Kardeşim Üvey'in kendisine katıldığını haber veriyordu. Belki de ona sataşmalıydım, geçen geldiğinde o kadar da sataşmamıştım. Belki gelecek yıl sonunda alacağı okul birincisi unvanıyla şimdiden alay ederdim ve geçen senelerde yaptığım gibi kimsenin onu bu yüzden sevmediğini ve sevmeyeceğini söyler, gıcık olmasını sağlardım.

Arılar ve ErkeklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin