Placebo - Every You, Every Me
Ölmüş olan biri artık hiçbir şey istemez. Sevilmeyi de, kendisine acınmasını da, teselli edilmeyi de istemez. Bu yüzden onun tüm nefreti, beslediği aksi duyguları, hissettirdiği kini. Sevmiyor onu. Beni sevdiği gibi sevmiyor. Peki ya önceden? Önceden sevmiş miydi?
Birkaç gündür konuşmuyoruz Soobin'le. En son o mesaj attı bana. Okulun önünde birbirimizden ayrıldık. Ne olacak bilmiyorum. Aynı numara bana Soobin'in kim olduğunu bildiğini söylerken tek düşündüğüm o gündü. O gün bilerek mi girmemi istememişti? Bu bir oyundu ve Soobin bunu biliyordu. Her şey şimdi daha karmakarışık.
Yuta, Ruki, Huening ve ben, okulun yanındaki kafedeydik. Yuta birbirimizden habersiz bizi çağırmıştı. Aramız limoniydi ama biz uzun zamandır arkadaştık. Öyle kolay kolay yıkılmazdık.
"Söylemedik." Ruki kahvesinden içmeden önce konuştu. "Şarkıyı söylemedik. Mutlu musun Yeonjun?"
"Hmm baya mutluyum." Tersleyerek konuştum. Ruki alayla sırıttı. "Biz seninle ne zaman bir konuda aynı fikirde olacağız acaba?" Kendi kendisine söylenir gibiydi. "Hiçbir zaman." diye tersledim. Önce biz sormadan Soobin ile nereden tanıştıklarını söylemesi gerekiyordu. Hâlâ ikisinin de sır gibi sakladığı bir mevzuydu.
"Tamam oldu bitti. Artık düzgünce, eskisi gibi konuşmaya devam edebilir miyiz?" Yuta bir bana birde Ruki'ye baktı.
Omuz silktim. "Kendisi bana düşman olmayı kessin önce."
"Çocuk musun Yeonjun?"
Ters ters baktım ona. "Sensin çocuk." Ruki ile birbirimizi öldürecekmişiz gibi bakışıyorduk.
Huening yerinde hareketlendi. "Başlamayın yine."
Kafedeydim ve burada olmamızın tek nedeni Yuta'ydı. Biz hep kavga ederdik. Hiçbir zaman da kavga ettik diye barışmak için oturmazdık. Bu sefer farklı olan neydi ki?
"Bir şeye başladığımız yok Huening. Her zamanki halimiz." Ruki beni başıyla onayladı.
Yuta hepimize tek tek baktı. Sanki doğru zamanı beklermiş gibiydi. Bir süre hiçbirimiz konuşmadan sadece sipariş ettiklerimizi içtik. Hepimizin gözü birbirinde, birbirimize sataşmak için bekliyorduk. Özellikle de Ruki ve ben. Hâlâ sinirliydim ona. Birçok nedenden dolayı. Belki de ona karşı bu sinirimi, öfkemi tetikleyen tek bir şey vardı: Soobin ile tanışıyor olması.
"Aylardır konuşmamız gereken ama konuşmadığımız bir gerçek var. Yani odada fil var." Yuta sonunda konuşuyor derken saçmalaması beni hiç şaşırtmadı.
Huening kaşlarını çattı. "Odada fil var ne demek?"
"Yani, herkesin bildiği bir konu var ama kimse bunun hakkında konuşmuyor. Buna da biz ingilizcede odada fil var diyoruz. Anladınız mı? Artık bir şeyleri konuşmamız lazım."
"Haaa, odadaki fili biliyorum ben o zaman." dedi Huening.
Yuta ona anlamayarak baktı. "Neymiş?"
Huening umursamazca omuz silkti. "Haru işte. Kimse ölümü hakkında konuşmadı."
Yuta Huening'e doğru parmağını şıklattı. "Bingo! Yakaladın! Helal sana, aslanım benim be!"
Gözlerimi devirdim. "Abartma Yuta, hepimiz biliyoruz bunu."
Haru, Haru, Haru...Her yerde. Hayatımdan hiç çıkmadı. Hep vardı. Bedeni olmasa bile ismi daima yanımdaydı. Nereye gitsem oradaydı. Benden önce varıyordu.
Yaşayıp yaşamadığından emin olamadığım Haru. Bana mesajlar atan kişi ya da değil. Aylar sonra kafam allak bullak çünkü dallamanın biri ya benimle taşşak geçiyor ya da Haru. Ve Soobin'de bunu biliyor!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ayaktakımı | yeonbin
Fanfiction"Kaç kez hükmettim sana düşlerimde." başlangıç: 17/07/2022 bitiş: 30/01/2024