"kaç kez hükmettim sana düşlerimde."

920 112 153
                                    

Dir En Grey - Ranunculus

Yuta bir yandan gördüklerini sorgularken bir yandan da benden Soobin'in yazdığı taslak şarkıyı istiyordu. Veremezdim. Bir bahane bile bulmak istemiyordum sadece vermek istemiyordum.

"Haru bize hiç söylemedi." diye yakındı. Kalbi kırılmıştı, benim gibi ama benden daha az. Kafamı salladım. "Haru bize hiçbir şey söylemedi."

Gözleri beni buldu. Bir süre sessizlik içinde birbirimize baktık. Sanki bende yeni öğrenmiş gibi davranıyordum. Yuta'ya hiçbir şey çaktırmadım.

"Eee bildiğin Soobin bizi de tanıyordu o zaman."

Kaşlarımı çattım. "Nasıl yani?"

Yanıma geldi, oturdu. Ciddiydi. "Haru bizi hiç ona anlatmadı mı? Anlatmıştır. Ruki gelip Soobin'i bizimle arkadaşım diye tanıştırdı o zaman Ruki'de her şeyi biliyordu. Hatta belki de Ruki, Haru, Soobin arkadaştı."

Gözlerim kocaman açıldı. Yuta doğru söylüyor olabilirdi. Bu zamana kadar bu benim nasıl aklıma gelmemişti ki? Gerçi benim aklım hep Haru'daydı. Normaldi gelmemesi.

Yuta'nın nadiren sergilediği bu zekice performansı karşısında aklım karıştı. Soobin bizi tanıyordu. SOOBIN BENI TANIYORDU. Benim onun varlığından bile haberim olmadığı zamanlarda o beni biliyordu.

Kalp atışlarım kulağımdaydı. Ellerim karıncalandı. Yuta'ya çaktırmamaya çalışıyordum. Sakindim ama içimde fırtınalar kopuyordu. Yüzümde bir mimik dahi oynamadı. Yuta onun gibi olduğumu düşünüyordu. Her şeyden habersiz. Soobin iki gece önce beni öpmemiş gibi.

"Ruki Haru ve Soobin'in sevgili olduğunu biliyordu, belli. Niye bize hiçbir şey anlatmadılar ki? Özellikle Haru. Sadece Haru olduğunu biliyorduk resmen."

"Haru'yu geç, ondan artık hesap soramazsın. Burada olsaydı da soramazdık. Bize ne derdi biliyor musun?"

"Boş verin o kadar da önemli değil."

"Boş verin o kadar da önemli değil."

Aynı anda söyledik.

Yuta yüzünü asmaya devam etti. Bu tür şeyleri sonradan öğrenmek onun canını sıkıyordu. Haklıydı da. Kardeşim dediğin insanı don rengine kadar tanıman gerekirdi ama önce Haru bizden Soobin'i saklamıştı şimdi de Ruki.

"Soobin'de söylemedi." dedi yakınarak. "O neden söylemediyse? Hiç kimse bizi kardeşi olarak görmüyor herhalde. Yeonjun, böyle şeylerin varsa anlat. Geçen tuvalette neden ağladığını anlat. Bilmek istiyorum."

Koltukta geriye kaydım. "Haru'ya ağladım, dur şimdi karıştırma onu sen." Geçiştirmeye çalıştım, yedi. Yuta'ya her şeyimi anlatmak istesem bile yapamazdım. Mümkün değildi. Daha kendim bile yeni yeni zar zor kabulleniyorken nasıl karşısına geçip Soobin beni öptü derdim? Üstelik Soobin'den başka hiç kimse Haru'yu sevdiğimi de bilmiyorken. Zordu. Hem de çok.

Devam ettim. "Belki de Soobin Ruki'nin söylemesini bekledi."

Dudaklarını büzdü. "Olabilir. Ama sanmam. Soobin'de Haru gibi. Öyle değil mi? Sessiz, konuşmuyor. Kimseye içini açmıyor. Oturup da bizimle sohbet ettiğini görmedim. Sadece yanımızda duruyor, bedeni var. Ruhu nerde kim bilir?" Soobin'in haline yakınır gibi söyledi. Gözlerim Yuta'da gezindi. Bu durumda olmamız en çok onu üzüyordu. Biliyorum, bizden başka kimsesi yok. Sadece biziz. Ailesi biziz. Onu bırakamam, bırakmam.

"Yuta," dedim pes ederek. "Takma bu kadar kafana. Soobin bizi bırakmaz." Beni öptükten sonra arkasına bile bakmadan gitti. "Soobin bıraksa bile sözüm söz, erkek sözü ben seni asla bırakmam."

ayaktakımı | yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin