yazdım, çizdim, hayal ettim

942 86 83
                                    

Pay money To my Pain - Voice

"Bir kere kazandınız. Bir daha olmayacak bir şey bu. İkinci kez kazanmanıza imkan yok çünkü Haru artık yok."

Maslow kazanmamızın nedenini Haru'ya bağlıyordu. Onun olup olmaması, onun sesinin güzelliği...cart curt.

"Bal gibi de kazanırız." Yuta'nın keskin dili tokat gibiydi. Meydan okuyan bakışları Maslow'daydı.

Yaşını başını almış, mahallenin gençleriyle yazı tura atıp iddialaşan, üç kere evlenip üçünde de terk edilen, sabahları dışında çay içmeyen, akşam et dışında başka yemek yemeyen, altında arabası olmasına rağmen her yere yürüyen ve evini gece gündüz bizim için yurt niyetine kullanan kişiydi Maslow. İyiydi ama bir kusuru vardı. Bize asla inanmazdı.

İlk kez şeytanın bacağını kırdığımızda bile inanmamıştı. Hile var falan diye bizim hevesimizi de kırmıştı. Dante bilerek kötü söylemiştir demişti. Oysaki Dante her zamanki Dante'ydi.

Maslow hepimizin ebeveynlerinin tek bir vücut haline gelmiş haliydi. Bize inanmıyor, güvenmiyor ama bizim için de her şeyi yapıyordu. Onu seviyordum. Onu belki de bazılarından daha çok seviyordum. Bilmiyorum. Sadece hayatımda hep olmasını isteyeceğim birisi olduğunu biliyorum.

"Ne zaman bir dahaki yarışma?"

"Üç hafta sonra. Sonra zaten dönem kapanıyor. Yarışma falan olmaz bir daha."

Maslow güldü. "Haru'yu mezarından kaldırın da getirin o zaman."

Ölü birisinin arkasından şaka yapabilecek kadar sarkastikti.

Yuta onu taklit edecek gibi oldu ama kolumu onu dürtüp uyardım. Bazen Maslow'un bizden büyük olduğunu unutuyordu.

"Hahaha çok komikmiş." Kolunu masaya yasladı. Tüm ciddiyeti yüzünden okunuyordu. "Tek yaptıkları aynı tür şarkıları dönüp dolaşıp çalmaları. Bu yüzden kazanıyorlar. Ama biz ne yapıyoruz? Sürekli yenisini ekleyerek kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz."

"Belki de yanlış yapıyorsunuzdur. Ve bu yüzden kazanamıyorsunuzdur."

"İyi de bizim yaptığımız daha mantıklı değil mi? Yeni şarkılar, yeni heyecanlar ne bileyim...yeni her zaman iyidir."

Maslow iç çekti. "Daha öğrenememişsiniz Yuta."

"Öğrenmemiz gereken bir şey olmadığı içindir."

Maslow onu kendisinden küçük insanları umursamayan bir ergen olarak görüyordu, herkes gibi. Öğrenmemiz gereken bir şeyler vardı ya da yoktu ama Yuta bir konuda haklıydı. Her zaman aynı tür şarkıyla yarışma kazanılmazdı.

"Üç hafta sonra, kazanmış olarak gelmezseniz eğer hepinizi donlarınızdan şu ipe asarım." Hepimiz ipe baktık. İki direk arasındaki gerilmiş ip. Huening kahkaha attı. "İyi ki sizden değilim."

Yuta ciddiydi. "Eğer biz kazanırsak da biz seni asarız?"

Maslow güldü. "Tamamdır."

"Siktir! Ciddi misin sen?" Yuta inanmıyordu.

"Ciddiyim."

"Hayır olmaz öyle başka bir şey üzerinden iddialaşmamız lazım. Biz seni o ipe asamayız."

Yuta ve Maslow konuşmaya devam ederken Huening'in koluna dokundum. Omzunun üzerinden dönüp bana baktı. Kafamla dışarıyı işaret ettim. Ne demek istediğimi anlayarak yerinden kalktı. Birlikte mekandan dışarıya çıktık.

"Ne yaptınız?"

Huening omuz silkti. "İki yüzlülük yaptığının kendisi de farkında ama kabul etmiyor. Büyük ihtimalle şu anda da onlarla takılıyordur."

ayaktakımı | yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin