Merhaba, yeni bir bölümle karşınızdayım oy verip yorum yaparsanız çok mutlu olurum. 🌺
Medya: Meriç Soydan
İyi okumalar...
______________________________Bazen neyin doğru ya da neyin yanlış olduğunu anlayamayız. Bazen öyle bir durumun içine düşersiniz ki aklınız durur, değil yanlış veya doğru ne yapacağını bilemez savunmasız ve çıplak bir şekilde ortada kalırsınız.
Kendinizi yaşayacağınız bir duruma hazırlarsınız. Yaşayacağınız durumda ne yapacağınızı nasıl dik durmanızı öğrenirsiniz.
Ama hayat öyle bir şey yapar ki sağ gösterip sol taraftan vurur sizi. Siz sadece kurşun nereye gelirse nasıl müdahale etmeyi öğrenirsiniz. Oysa o kurşunu yememek için asla bir ders almazsınız. Bu sefer de siz o kurşun yarasını temizlemeye çalışırken başka bir kurşun bu sefer farklı bir yerinizden vurur. Ve işte o sırada gerçekten ne yapacağınızı bilemez doğruyu ve yanlışı ayırt edemezsiniz.
Ve bende şu an o ikilemde kalmıştım doğru ve yanlışı ayırt etmekte zorlanıyordum bu yaşıma kadar hep o kurşun yaralarını sardım asla o kurşundan kaçmak için çaba sarf etmedim. Ve beni asıl o ikileme sürükleyen babamdı.
Böyle sessiz olması beni ürkütüyordu normalde beni bulması 2 gününü almazdı ve ben bunu bilerekten kaçmıştım ama şimdi böyle, sanki hiç babam yokmuşcasına yaşamak garip geliyor. Sanki gerçekten de yaşıyormuşum gibi hissediyorum. Ve aslında ne zaman böyle hissetsem ruhumda ki ve bedenimde ki yaralar hevesimi kursağımda bırakıyordu.
Sabah kalktığımızda direk okula gelmiştik. Dersler su gibi akıp gidiyordu teneffüste aynı şeyleri yapıyorduk. Bugün Ilgaz'ı hiç görmedim sanırım kolu çatlak olduğu için gelmiyordu. Kızlar hafta sonu pikniğe gitme fikrini kabul ettikleri için okul çıkışı Betül ablayı arayıp haber verecektim.
6. Dersteydik zile 10 dakika vardı. Aysu yanımda derse odaklanmış gelmediği günün notlarını alıyordu. Zil çalınca kalktık ve Öykü'nün yanına gittik, su almak için kantine indiğimizde baya sıra olduğu için köşede biraz bekledik.
Suyu aldıktan sonra bahçeye çıkmıştık hava çok soğuk olduğu için kapalı çardağa oturmuştuk malum Aralık ayındaydık.
"Piknik için bir şey yapacak mıyız?"
"Yapalım sonuçta eli boş gitmek olmaz" verdiğim yanıta Aysu başını salladı
"Peki ne yapacağız yani ben o kadar iyi yemek yapamam" Öykü kararsızlık ile konuşunca dönüp bir umut Aysu'ya baktı.Aysu gözlerini büyütüp "bana hiç bakmayın ben yiyen tarafım" Aysu'nun söylediği şeye gülerken ben onlara cevap vermiştim,
"Merak etmeyin ben biliyorum ben yaparım siz yardım edersiniz zaten 1 gün kaldı yarına kadar düşünür yaparız" ikisi başını sallayınca o sırada da zil çaldı herkes yavaş yavaş okula girerken biz de hızlıca girmiştik.
***
Okul çıkış otobüse binip inmiştik eve doğru yürüyorduk. Mahalleye girince bizim karşı binanın önünde nakliye aracı vardı içinden eşya falan çıkarıyorlardı sanırım biri taşınıyordu. Binanın önünde duran bizim yaşlarımız da iki kız durup küçük kolileri taşıyorlardı. Öykü ve Aysu da bunu fark edince ufak bir şok yaşadılar sonra hızlı adımlarla dudaklarında koca bir gülümseme ile oraya gittiler.
"Derin! Esin!" Öykü sanırım gördüğüm o iki kıza bağırınca ikisi de buraya dönmüştü onlarda Aysu ile Öyküye bakınca gülümseyip sarıldılar birbirlerini çok yakından tanıyor olmalılar. Ben de daha fazla beklemeden yanlarına yaklaşınca Aysu iki kızı soru yağmuruna tutmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Kayıp İzleri
ChickLitBir eve kaç ölüm sığar? Bir ev kaç çığlığı içine alır? Gözlerinde acı besleyen kadın, Acılarına acı katan babasının korktuğu yeşil harareleri. Tik... Tak... Tik... Tak... Zaman doluyor geçmişin karanlığı aydınlığa çıkıyor. Yıllar önce planlanmış bir...