22. And all the trouble that we made

243 17 0
                                    

İyi okumalar...



"Jungkook? Hadi artık, neredesin ya?"

Yoongi açık renkli gömleğinin yakalarını düzeltirken içeriye seslenmişti. O duştan çıkıp hızlıca üzerini giyindikten sonra makinede bıraktığı kahveden bir bardak daha almak için mutfağa geçtiği sırada Jungkook da duştaki zamanını çoktan tüketmiş olmalıydı. Şimdiyse bir türlü hazırlanmayı bitirmeyen sevgilisiyle bara yetişmeye çalışacaklardı. En azından umudu bu yöndeydi. Yetişemezlerse Taehyung'un Jungkook'u ensesinden duvardaki çiviye asmasına o bile engel olamazdı.

Bugün barda büyük parti günüydü. Taehyung bir süredir tasarladığı plana tüm bar halkını da alet etmişti. Son bir haftadır mesai bitişi sabaha dek toplantı yapmışlar, her şeyin kusursuz gitmesi için defalarca tekrar almışlardı. Yoongi bu tekrarların her birine öfke kusmaktan kaçınmamıştı zira sürekli kuzeninin rolüne geçmek zorunda kalıyordu. Herkesin oldukça net tanımlanmış bir görevi vardı. Jungkook müşterileri sessiz ve yerlerinde tutarak onlara içki servisi sağlayacak, Seokjin belirli bir dakikanın ardından bara girişi engelleyip randevuyla yer düzenini belirleyecek ve Namjoon da Taehyung'un yanındaki yerinde ona eşlik edecekti. Yoongi'ye düşen ana görev provada Jimin olmaktı. Gerçekte zaten oturduğu o koltuğu Jimin dolduracaktı, o ise barın arkasında Jungkook'la duracaktı. Yani pek de kilit arz eden bir görevi var diyemezdi diğerleriyle kıyasladığında.

"Geldim ya tamam. Baksana olmuş mu?"

Yatak odasının kapısından çıkıp koridorda ona doğru yürüyen bedene bakarken ağzındaki kahveyi püskürtmemek için çaba sarf etmişti. Yalnızca partiyi düşünerek değil, planladıkları önemli anda daha iyi görünmek adına kendisi de nispeten daha az spor bir gömlek seçmiş ve siyah kotunun içine sokmuştu ancak şimdi karşısındaki çocuğun en basit ikili olan siyah gömlek ve mavi kotu nasıl bu denli çekici gösterdiği meçhuldü. Jungkook biraz uzamış koyu renk saçlarının önlerini düzelterek ona yaklaştı.

"Jungkook?" Mırıltıyla dudaklarını onun artık kumral olan saçlarına değdirdi uzun boylu. "Ne giydin sen böyle ya?"

"Aşkım, kötü mü olmuş? Değiştireyim mi?" Onun öndeki açık üç düğmesinden birini kapattı Yoongi.

"Hayır, çok fazla olmuş. Ya sen mi evlenme teklif edeceksin bu kılık ne? Neden abarttın?" Diğeri yüzünü astığında bir miktar ağır konuştuğunu fark etmişti.

"Biraz özeneyim dedim bir sövmediğin kaldı Yoongi. Gidiyorum tamam ya, değiştireceğim." Yoongi bileğini tuttu ama kurtulmak için zayıf bir güçle de olsa çabalamıştı uzun boylu.

"Gitme, çok iyi görünüyorsun. Fazla iyi görünüyorsun sadece. Yani ellerime hakim olamazsam beni suçlayamazsın, duydun mu?" Asık yüzü bir sırıtışa dönerken kolları Yoongi'nin beline sarıldı. Yüzünü ona yaklaştırıp fısıldamıştı.

"Sana kim ellerine hakim ol dedi?" Eğer etkilendiğini ona açık ederse geç kalacaklarından emindi Yoongi. Bu yüzden bir adım geriledi ve başını dikleştirip ona yanıt verdi.

"Çıkalım artık, Taehyung delirecek."

***

"Taehyung delirmiş."

Kendi kendine konuşur gibi mırıldandı. Evden çıkmadan kullandığı gelecek zaman kipinin geçmişe ve günümüze yayılmış olmasının şokundaydı. Taehyung ipi koparılmış bir boğa gibi oradan oraya koşturuyor ve hazırlıkların istisnasız her birine dokunuyordu. Parti süslerinden bardaklara, masaların düzeninden müzik ekipmanlarına kadar her şeye mutlaka bir kez dokunmuş olmalıydı. Onun bu paniği aksi gibi mekandaki diğer ikiliye de aynı etkiyi yapmış, durumu etrafta koşturan üç çocuğa çevirmişti.

Drunk on You ~ YoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin