27. You were mine

226 11 22
                                    

İyi okumalar...





"Jungkook? Nereye kayboldu bu çocuk yine?" Taehyung etrafta koşuşturan Namjoon'un kolunu kavradı.

"Hyung, sakin ol. Buralardadır. Nereye gidecek ki?" Başını iki yana sallayarak gelen Seokjin'e baktı ikisi de. Haberler iyi durmuyordu.

"İçeride de yok. Çekime gidecek ama hala ortalıkta görünmüyor. Ne cehenneme kayboldu acaba bu deccal?" Esmer çocuk bu cümleye gülmek istedi ancak diğerleri o kadar endişeli görünüyordu ki gülemedi. Telefonunu çıkarıp onlardan uzağa adımlarken hızlı aramayı tuşladı.

"Efendim aşkım?" Onun sesi herhangi bir endişe duymasına bile engeldi sanki. İç çekerek konuştu.

"Bebeğim, Yoongi'den haberin var mı?" Jimin bir an duraksadı. Yumuşak sesiyle yanıtlamıştı soruyu.

"Jungkook'la olacak diye biliyordum, sizinle değiller mi?" Taehyung arka planda bazı sesler duydu. Dış kapının kapanışı ve Jimin'in çevirdiği anahtarın şıngırtısı ulaştı kulağına. "Ben de şimdi çıktım evden. Bara geliyorum. Dışarıdan istediğiniz bir şey var mı?"

"Var." dedi Taehyung hızla. Jimin'in adımlarının durduğunu fark etmişti. "Bir adet Yoongi ve bir adet Jungkook getirebilir misin? Yoongi opsiyonel ama Jungkook zorunlu." Jimin bir kahkaha patlattı.

"Nasıl ya? Neredeler ki?" diye sormuştu gülüşünü dizginleyebildiğinde. Arabaya bindiğini belli eden bir bağlantı sesi duyuldu. Taehyung konuşmayınca daha çok meraklanmıştı. "Taehyung ne oldu? Jungkook'un sizinle olduğunu sanıyordum ben. Yoongi de evden çıkınca aradı beni, bara onunla gidip gitmeyeceğimi sordu. Bir anda nereye kaybolur ikisi birden ya?"

"Kook zaten buradaydı ama kayboldu bir anda, anlamadık. Yoongi'yi de görmedim henüz. Neyse sen sağ salim gel, biz onları buluruz elbet. Hadi öpüyorum güzelim." Jimin de ona bir öpücük sesiyle karşılık vermiş ve telefonu kapatmıştı. Yanına yaklaşan Namjoon'a döndü Taehyung.

"Yok bulamadık. Jimin bir şey biliyor muymuş?"

Başını iki yana sallayarak reddetti çocuk onu. Yoongi'yi aramayı deneyecekti ama içerisi parti organizasyonu telaşından bir anda doluvermişti. Bu kalabalıkta açsa da duyamayacağını düşünerek barın dışına doğru yürüdü. Sağ tarafa bir dönüş yaptığında tanıdık araç görüş alanına girmişti. Büyük adımlarla araca ilerlerken bir yandan da Yoongi'nin telefonunu çaldırıyordu. Hattın öbür ucundan boğuk bir ses duydu.

"Efendim Taehyung?" Kaşları çatılırken duraksamıştı. O konuşamadan Yoongi yeniden açtı ağzını. "Taehyung? Orada mısın?"

"Evet evet. Şey, biz Jungkook'a ulaşamadık da..." demişti ama kendi lafını böldü. Onun ses tonu daha çok dikkatini çekmişti. "Sen iyi misin ya? Sesin niye böyle geliyor?" Bir hışırtı duyuldu. Ardından farklı bir ses geldi telefondan.

"Tae, benim. Yoongi'yleyim, ne oldu?" Yoongi'yle aralarındaki uzaklık bitse de her zaman daha anlayışlı ve normal konuşurdu Taehyung ancak söz konusu arkadaşıysa bu konuşmanın farklı bir evreye geçeceği şüphesizdi. Kaşlarının çatıklığını bozmadan bağırmıştı.

"Ne sikimdesin lan sen kaç saattir? Namjoon her yerde seni arıyor, öldü meraktan it!" Jungkook'un derin bir nefes çektiğini duydu.

"Oğlum, Yoongi'yleyim diyorum, anlasana. Geliriz yarım saate. Taehyung?" Bir mırıltıyla dinlediğini belirtti arkadaşı. "Orada dikildiğini görüyorum, bir adım daha atma. Siktir git bara."

"Ne halt ediyorsunuz lan siz arabada?" Aracın filmli arka camının aralandığını gördü. Bir orta parmak uzandı aralıktan. "Göt herif." diye homurdandı Taehyung.

Drunk on You ~ YoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin