Nefesimi kontrol etmeye çalışarak hastanenin bahçesine çıktım. Maske kulaklarımı acıtıyordu. Hıçkırıklarım durmuyordu. Gözyaşlarım bir an bile durmadan akmaya devam ediyordu. Elim kalbimin üstündeydi. Evet şuan atıyordu, ama yakında...
Ne yapacağımı bilmiyordum. "Rüya! Dur kızım..." diye seslendi arkamdan annem. Sesinden ağladığını anlayabiliyordum.
Hıçkırıklarımın durması için elimle ağzımı kapattım. Kolumdan yakaladı. "Güzelim." dedi kısık çıkan sesiyle. Hemen ellerini belime doladı. Kafasını saçlarımın arasına gömdü.Yanımda ağlamak istemediğini biliyordum. Kendimi hafifçe geriye çekerek gözlerinin içine baktım. Dolmuştu... Bu iyiye işaret değildi. "Anne" dedim kekeleyerek. Sesim zor çıkıyordu. "Umut yok artık anne. Yapacak birşey kalmadı." diye devam ettim.
Başını iki yana salladı. "Hayır, böyle düşünme. Umut hala var, umut hep bizimle. Göreceksin." dedi. Bir eliyle önüme düşen saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdı. Yanaklarıma düşen yaşları sildi.
Hayır inanmıyordum. Belki başkaları için umut vardı, ama benim için... Çok çok çok kötü bir his bu. Kendimi yalnız hissediyordum. Hemde çok. Bu acı verici. Herşey benim içinde iyi olabilirdi. Ama olmadı, olmayacakda...
"Gel." dedi annem elimden tutarak, arkamızı döndüğümüzde babamın kızarmış gözleriyle karşılaştık. Bana bakıp gülümsedi. Annem elimden tutup yürütmeye devam etti. Ama dizlerim artık tutmuyordu. Yere yığılmak üzereydim. Dayanamadı dizlerim, yere düştüm. Aniden bana döndüler. Dizlerimin üstüne düşmüş bir şekilde gözlerine bakıyordum. Yanıma çoktüler.
" Rüya!"diye haykırdı annem. "Hemşire!" diye bağırdı babam. Sonrası...Gözlerimi açtığımda ilk annemin yüzünü gördüm. Başımı sağa doğru çevirdim. Babamda dağılmış bir şekilde bana bakıyordu. "Güzelim." dedi annem,
elleriyle saçlarımı okşarken. Arkadan hemşire:"Serum bitmiş, iyice kendine geldiğinde çıkış işlemlerinizi halledip gidebilirsiniz." dedi. Annem başıyla onayladı. Babam ayağa kalktı. "Ben çıkış işlemlerini halledeyim." dedi. Başım ağrıyordu, çok fazla...
"Nasıl hissediyorsun kendini?" dedi annem. Ellerini tutup:
"İyiyim, sadece başım ağrıyor." dedim.
Serumum bittiği için çıkış işlemlerini halledip hemen eve doğru yola çıktık.
Bende pencereden dışarıyı seyrediyorum.
Çok fazla araba vardı. Acaba insanlar nereye yetişiyordu? Benim gibi olanlar varmıdır acaba? Büyük bir hastalıkla mücadele edenler?
Belkide... Başımı gökyüzüne çevirdim. Masmavi... Bulutlar farklı şekillere girmişti. Güzel olduğu kadar ürkütücüydüde. Bir an ürperdigimi hissettim.
Kollarımı kendime doladım. Başımı anneme doğru çevirdim. Oda dışarıyı seyrediyordu. Babama baktım, dikkatli bir şekilde önüne bakıyordu. Ben öldüğümde ne yapacaklardı? Çok yalnız kalırlardı.Kahrolurlardı, belkide deliye dönerlerdi. Ben öldüğümde iyi olmalarını diledim. Acaba bana ne olacaktı? Bende yalnız kalacaktım belkide... Korkacaktım belkide. Annemi, babamı isteyecektim yanımda. Yanımda olacaklarmıydı?
Ben onları bir yerlerden izliyor olacaktım sanırım.
Evin önünde durduğumuzda arabadan ilk inen ben oldum. Anneme döndüm.
"Anne siz gidin, ben biraz yürümek istiyorum. Biraz dolaşayım, hemen gelirim."Annem ilk önce karasız kaldı. Babama baktı. Babam başıyla onayladı. "Tamam git, ama hemen gel. Dikkatli ol. Kendini kötü hissettiğin an hemen geri dön Rüya."başımla onayladım. Ve arkamı dönüp yürümeye başladım. Parka doğru ilerledim.
Yakındaydı zaten. Hemen vardım. Çimenlerin üzerinde yürümeye başladım. Yaklaşık 15 dakika boyunca dümdüz yürüdüm. Bir an salıncakta sallanmak istedim. Salıncağa doğru ilerledim.
Oturup hafif esen rüzgârla beraber yavaşça sallanmaya başladım. Saçlarım rüzgardan yüzüme geliyordu. Ama dokunmadım. Artık mutlu geçirmek zorundaydım kalan ömrümü. Belki bir daha bu parka gelemeyecektim. Kim bilir...Aniden başım dönmeye başladı. Nefes almam zorlaştı elim kalbime gitti. Maskeyi çenemin aşağısına indirdim.Cebimdeki peçeteye kaptım hemen, ağzımı kapattım. Öksürmeye başladım, boğazım acıyordu. Peçeteye çekince birkaç damladan oluşan kanı gördüm. Ardındanda kan tadı aldım. Sanki ağzım kanla dolmuştu. Yeniden dehşetle peçeteye baktım ve yere düşen bir damla kana. Kalp atışlarım hızlandı.
Daha çok korktum. Nefesim kesiliyordu. Derin derin nefes almaya çalıştım. İlerleyip ilerideki çöpün içine tükürdüm.Çantamdaki şişeyi alıp biraz su içtim maskeyide çantama koyduğum poşetin içine koyup ağzını bağladım ve attım çöpün içine. Yeni hijyenik bir maske alıp taktım.
Başımı kaldırdığımda birinin bana baktığını fark ettim. Ne olduğunu anlamaya çalışır gibi bakıyordu. Bakışlarımı kaçırdım, çantamı elime alıp arkamı döndüm. "Pardon, hanımefendi. İyimisiniz?" yavaşça arkama döndüm.
Bende oldukça uzun boylu biri vardı biraz uzağımda. Başımı salladım. "Evet evet, iyiyim. Sorun yok." Bana doğru bir adım attı. "Emin misiniz?" Başımla onayladım. Sanki birşey soracaktı ama, soramıyordu. Ne soracağını anlamıştım.
Hafifçe gülümseyip arkamı dönüp yürümeye devam ettim. Birkaç adım attıktan sonra arkamı dönüp ona baktım. Hala beni izliyordu.
Hızlı adımlarla ilerlemeye devam ettim. O sırada rüzgârın etkisiyle boynuma sıkmadan bağladığım fular uçtu.
Arkamı dönemedim, hala bana baktığını hissediyordum. Arkamı bir daha dönmeden yürümeye devam ettim...
_
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaralı Nefes
Teen Fiction"Her geldiğinde ağacın bir dalına fulâr bağla. Bende geldiğini anlayayım. Haber alamazsam iyi olduğunu anlayayım." ... Ve ben ilk fulârımı ağaca bağladım... _ (KITAP KAPAK TASARIMI: @efiahopia Çok teşekkür ederim kendisine. Ellerine sağlık.)