Okulun bahçesinden girmiştim bile.
Adımlarımı biraz daha hızlandırdım.
Telefondan saate baktım.
08:02
Eh az kalmış. Kapıdan girip sınıfa doğru ilerlemeye başladım.
Merdivenleri çıkarken birisi koluma dokundu.
Başımı sağa doğru çevirdim.
Yüzü tanıdık. Sanki bizim sınıftaydı.
Sınıftakilerle çok konuşmadığım için pek tanımıyorum kimseyi.
Saçları açık kahverengi ve sarı karışımıydı.
Saçı kısaydı. Kulağının biraz daha altında bitiyordu.
Aa doğru Elif."Günaydın." dedi. Aynen karşılık verdim.
"Günaydın."
Beraber yukarı çıkmaya başladık.
İnsanlar hakkında yorum yapmayı sevemem. Zaten hepsi iki yüzlü.
Ne desem farklı çıkar. Kimseye güvenemiyorum kolay kolay.
Diye söylüyorum ama Rüzgâr'a hemen güvendim.
Ne kadar mantıklı? Bence sonuna kadar.Sınıfın kapısının önünde Asu bekliyordu. Beni görünce hemen yanıma koştu. Adımları durdu. Elif'e baktı, ardından bana.
Kaş göz hareketleri yapmaya başladı.
Elif umursamadan Asu'nun yanından geçip gitti.
Asu sinirle arkasından baktı."Bir de bu çıktı başımıza hıh!" dedi kısa saçlarını hafifçe savurarak.
"Havalara bak havalara." dedi. Bana döndü.
"Ne diyor bu? Neden yanındaydı?"
Evet sorgu başlasın."Hiç karşılaştık merdivenlerde. Öyle."
dedim omuzlarımı indirip kaldırarak."Ne dedi?" dedi aynı sorgulayıcı ifadeyle.
"Günaydın."
"Sen ne dedin?"
"Günaydın." bir an hafifçe güldü.
"Ne kadar mantıklı." dedi gülerek.
"Ne bekliyordun ki?" dedim bende gülerek.
Sınıfa doğru ilerleyerek çantamı sırama bıraktım."Gel tuvalete gidelim." dedi kolumdan çekiştirerek.
Koridora çıkıp tuvalete girdik.
Aynanın karşısına geçti.
Saçlarını düzeltmeye başladı.
Bende aynanın karşısına geçtim.
Kafamdaki açık pembe üstünde minik beyaz kalpler olan fulâr bozulmuştu. Kurdelesi açılmış.Hemen çıkarıp tekrar bağlamaya başladım.
Asu fulâra baktı."Niye fulârlara bu kadar takıntılısın?
Dün bir sürü fulâr aldın. Ve hep takıyorsun. Yani tamam tak da...
Önceden takmazdın" dedi.Gülümsedim.
"Fulâr..." dedim iç çekerek.
Anlatmaya karar verdim."Anlatacağım ama farklı anlamlar çıkarma." onayladı.
Anlatmaya başladım.
...
Asu dakikalardır çığlık atıyor. Zıplayıp duruyor.
"Ben dün söylediğinde de anlamıştım.
Çakal Rüzgâr. Fulâr ha fulâr. Çakal. Farklı bir taktik." gözlerim kocaman açıldı."Ne alaka ya!? Tövbe tövbe...
Yardım etmek istedi." İçimden de kendime tekrar ettim. Başka ne amaçla olsun ki? Ah Asu kafamı bulandırma."Bir daha söyle bir daha. Ne dedi tam olarak?"
Derin bir nefes verdim. Niye atlattıysam zaten?!"Senin yanında olmaya devam edeceğim. Kim bir çiçek solarken öylece bekleyebilirki? Ben o çiçeğin suyu olacağım. Ona yardım edeceğim. Onu mutlu edeceğim."
dedim bilmem kaçıncı kez."Mal ezberlemişsin bile aklında artık nasıl yer ettiyse." deyip gülmeye başladı.
Omzuna vurdum."Ya hayır onunla ilgisi yok. Cümlesi çok etkiledi o yüzden." deyip yüzümü başka bir yere çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaralı Nefes
Teen Fiction"Her geldiğinde ağacın bir dalına fulâr bağla. Bende geldiğini anlayayım. Haber alamazsam iyi olduğunu anlayayım." ... Ve ben ilk fulârımı ağaca bağladım... _ (KITAP KAPAK TASARIMI: @efiahopia Çok teşekkür ederim kendisine. Ellerine sağlık.)