20. Bölüm

13 7 2
                                    

Canım hiçbir şey yapmak istemiyordu. İşe gitmemiştim, kafamın içinde kaybolmuştum. 

İnsanlar genelde binaların, yolların arasında kaybolduğunu sanar. Ama ben düşüncelerimin arasında kaybolmuştum. Ve bulamıyordum kendimi, çıkaramıyorum oradan. Şu koca dünyada tek başıma kalmıştım. Sonra denemiştim, ayağa kalkmıştım ve tutunabileceğim yeni dallar aramıştım. Bulmuştum da. Şimdi ise o dallarda kırılmıştı ve ben yine, sonsuz bir boşluğun içinde bir başıma hissediyordum. 

Canım hiç istemese de kalktım ve dışarı çıktım. Çünkü biliyordum bu odada kalmaya devam edersem kendimi hiç bulamam. 

Dışarı çıktım, ayaklarım beni onun evine götürdü. Camdan içeriye bakınca yanlış yere geldiğimi sandım. Ama hayır doğru yerdi. İçerisi benim gelip çorba içtiğim yere hiç benzemiyordu. Toplanmıştı ve tertemizdi. 

Yürümeye devam ettim. Zaman ve mekân duyumu getirinceye kadar yürüdüm. En sonunda güneş batarken ayaklarım beni taşımayı reddedince bir banka oturdum. 

Karşımda dalgalı bir deniz vardı. Evden çok uzaktım. Biraz oturdum orada. Turuncu gökyüzü giderek koyulaşıyordu ve bir yıldız farkettim. Çoban yıldızıydı bu. Güneş batarken turuncumsu gökte görünür sonra da kaybolurdu, çok güzel görünüyordu. 

Sanki baş kaldırıyordu. "Ben diğerleri gibi karanlığa boyun eğmeyeceğim." Diyordu. Güneşin tüm gücüne rağmen ışığını ulaştırmayı başarıyordu. 

 "Çoban Yıldızı çok güzel değil mi?  İnsanı kendine hayran bırakıyor." Dedi biri. O tarafta baktım, biri yanıma oturmuş. Acaba ne zamandan beri orada oturuyor diye düşündüm ve,

  "evet" dedim -evet- kulağa çok saçma geldi. Tek başına hiçbir şey ifade etmiyordu, her anlama gelebilirdi, her duyguyu getirebilirdi ve şu anda bana hiçbir şey hissettiriyordu. 

  "Şu güzel yıldız parlamaya hep devam etmeli, hiç sormamalı değil mi?" Anlayamamıştım, ne demek istiyordu? Hiçbir şey demedim, sadece yüzüne baktım. Gözlerinde garip bir şey vardı, onun da…

  "Diyorum ki, gülümsemen şu yıldız kadar güzel. Solmasına neden izin veriyorsun?" Ne diyeceğimi bilmiyordum, sadece istemsizce gülümsedim 

  "İşte şöyle, yıldızının solmasına hic izin verme olur mu?" Kimdi lan bu , niye böyle şeyler söylüyordu?

  "Gülümseyecek gücüm kalmadı." Dedim. 

  "Sen onun işi kolay mı sanıyorsun" -yıldızı gösterdi-"İçinde ne patlamalar oluyor biliyor musun? O  patlamalar sayesinde böyle parlıyor. Tabii ki zor şeyler yaşayacaksın, tabii ki mutsuz olacaksın ama hep gülümse. İnan bana o yaşadığı zorluklar ileride daha parlak olmanı sağlayacak. Ne yaşadığın belli oluyor. Gözlerinden ne kadar ağladığın anlaşılıyor. Lütfen her şeye rağmen gülümse." Söylediği şeyler çok hoştu. Ama neden söylüyordu? 

  "Kimsin sen? Neden bana bunları söylüyorsun?"

  "Ben buradan geçiyordum sonra seni üzgün görünce konuşmak istedim."

  "Tamam o zaman, sağ ol," Söylediği şeyler garip gelmişti. Hava da gittikçe kararıyordu, tam kalkarken,

  "Tanımadın mı beni? Ben seni çok sık görüyorum." Dedi. Yüzüne bir kere daha baktım. 

  "Hayır, tanımadım, nerede görüyorsun beni? 

  "Hastanede görüyorum. Bu sıralar biraz fazla gittim de."

  "Hayır, gördüğümü hiç hatırlamıyorum."

  "Sen şu temizlik yapan kız değil misin?"

"Evet büyük ihtimalle oyum. Sen ne yapıyorsun orada?"

  "Doktora gittim."

  "Hasta falan mısın?"

  "Öyle gerekti ama önemli bir şey değil." 

  "Anladım"  

  "İstersen geç olmadan evine git."

  "iyi olur" dedim. Kalktım ve yürüdüm. Bir süre sonra arkamı döndüğümde hâlâ o bankta oturuyordu. 

Eve dönmem uzun sürdü. O kadar yorgunum ki yattığım gibi uyudum. Uyumadan önce son düşündüğüm şey, neden herkesle herkesle hastanede tanıştığımdı.

Çoban YıldızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin