16. Bölüm

13 6 1
                                    

Bir zamanlar iki böcek varmış. Çok iyi anlaşıyorlarmış, birbirlerine çok güveniyorlarmış. Yağmur yağınca beraber saklanıyor, yemek bulunca beraber yiyorlarmış. Hep beraber olmasalar da birbirlerine her şeylerini anlatıyorlarmış. O kadar ki birbirlerini düşüncelerini okuyabildiklerini düşünüyorlarmış.

Sonra, biri hiçbir şey demeden çekip gitmiş. Geride kalan gittiğini kabullenmek istememiş. O kadar istememiş ki mantıklı sebep kalmayınca en saçma senaryoları bile düşünmüş.

Demiş ki kelebek oldu uçup gitmek zorunda kaldı, gülmüşler. Demiş ki, bir yerde başına bir şey geldi, bulunurdu demişler. Demiş ki, evet gitti ama geri dönecek, çok beklersin demişler.

Böcek ne dediyse bir şey söylemişler. Ama o vaz geçmemiş her seferinde daha da saçmalamış. Arılar işlerini yaptırmak için kaçırdılar, büyücü çekirge kara büyüsü için onu yakaladı, insan denen garip canlılar onu evlerine hapsettiler. Hafızasını kaybetti ve daha neler neler.

En son dedi ki, o aslında bizim gibi basit bir böcek değildi, uzaydan gelen çok gelişmiş bir böcekti ve buraya gelişinin bir amacı vardı. Dünyada yaşamı bitirmek, neden mi? Çünkü dünya kötü. En çok da insanlar, birbirlerini gruplara ayırıyorlar aynı olduklarını bilmeden. Sonra ayrı dura dura farklılaşıyorlar. Farklılığı sevmiyorlar ve savaşıyorlar. Durmadan...

Sadece kendilerine zarar verdikleri yetmezmiş gibi tek suçu onlarla aynı yerde olmak zorunda olan canlılara da zarar veriyor.

Mallarmış o kadar mallarmış ki kendi evlerini kendi elleriyle ateşe veriyorlarmış.

Ve uzayda bilinmeyen yerlerde olan canlılar bu salak varlıkların gelişip kendileri ile savaşabilecek gücü kazanmalarını göze alamazlarmış.

Çünkü biliyorlarmış ki, bu mutlak barışın ortasında hiç yoktan bir savaş çıkarırlarmış, kötülük yayarlarmış.

O yüzden dünyaya birini göndermişler ki, orası ve nasıl yok edilecekleri hakkında bilgi getirsin.

Gel gör ki gönderdikleri böcek dünyadan bir böceği çok sevmiş. Onu yanında götürmek gibi bir şansı yokmuş. Gizlice, götürse olmazmış, ya fark ederlerse? Ama o varken dünyanın yok olması istemiyormuş. Eskiden yok edilmesi gereken bir gezegen ve zarar görmesi gereken canlılar olarak gördüklerine bakıyormuş, şaşırıyormuş. Tek bir böceğin sevgisinin, dünyaya olan bakış açısını değiştirmesine şaşırıyormuş.

Artık orayı yok edilmesi gereken değil eğitilmesi ve sevginin öğretilmesi gereken bir gezegen olarak görüyormuş.

Bir süre orada kalmış. Onu oraya bağlan böcekle çok yakın arkadaş olmuş. Sonra sürekli gelen çağrıları dinlemek zorunda kalmış, ve onlara anlatmış.

Yok edilmesi gerekmediğini, orada da sevginin olduğunu, salaklıklarının ölümü hak etmediğini. Zaten ne kadar çalışırsa çalışsınlar o zeka ile onların varlığından bile haberdar olamayacaklarını, anlatmış. Gel gör ki onun kaderi de arkadaşınınkinden farklı olmamış. Kimse inanmamış.

Bilgi toplaması için başka bir böceği göndermişler. O geri geldiğinde bilgileri kullanarak dünya yok edeceklermiş." Ne olsun dersiniz? Böcek bu hikayeyi anlatınca herkes kafayı üşüttüğünü düşünmüş ve dinlememeye başlamışlar. O da bu fikrinde sabit kalmış ve ömrünün sonuna kadar sürekli anlatmış.

O zavallı böceğin haklı olup olmadığını anlamanın tek bir yolu var. Yaşayıp görmek. Eğer bir gün dünya aniden yok olursa bilin ki o böcek haklıymış.

Kızla Böceğin hikayesinde benzerlikler var. Çok değil belki ama var.

Çoban YıldızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin