Bölüm şarkısı;Karsu- Siyah
***
-2 Şubat 2041-
Tanrı, insanı bir kan pıhtısından yarattı, yarattığı insanın canını namütenahi toprağa sığdırdı... Öldükleri zaman ruhları yaşattı, yaşayan ruhları öldürdü. Tanrı'nın bu paradoksuna dinde 'kader' denildi, benim lügatimde ise adı 'kederdi' ... Kan kokusu sardı sevgiyle ilmek ilmek örülmüş çocukluğumun dört bir yanını, geleceğin yıkıntılarının altında ezildi geçmişim. Enkazını kaldırdım ruhumdan, moloz yığınları arasında ağlayan çocukluğumun ölüsünü kucakladım... Ben o toprak parçasına bir değil iki can verdim. Benim yaşadığımı hayattan saydılar, toprağın altındaki o güzel kadına öldü dediler. Kaderin beni yaşarken öldürdüğünü hiç bilemediler.
Annemin ölümü, benliğimde ince bir hastalık gibi inkişaf eden meyus duygular silsilesiydi. Küçük bir çocukken düşüp dizimi kanattığımda attığım canhıraş çığlıktı... Bir kibrit çakıldı, yandı kül oldu her şeyim. Yanan bedenim değildi belki ama ölen annemdi, yanansa canımın en içiydi. Kıyamet değildi kopan, beni hayata bağlayan pamuk ipliğiydi. Annemle kurduğum küçük, pembe panjurlu dünyanın mahşer günüydü 7 Kasım...
Oturduğum pencere kenarında bacaklarımı kendime çekmiş, yağmuru izliyordum. Cama çarpan her bir damlacık, vücuduma bir bıçak darbesi vurup kanatırcasına canımı acıtıyordu. Fırtınayla beraber yağan yağmur, bana 7 Kasım'ı hatırlatmak dışında bir vazife edinmiyordu bir süredir kendisine. Bende onun görevini yerine getirmesinde yardımcı olup o günden beri oturup saatlerce izliyordum gökyüzünün ağlamasını. Tanrı o gün sadece annemi almamıştı benden, önce annemi almıştı...
Annemin yokluğunun ilk perdesinde uykularım kayıp gitti avuçlarımdan, kabuslar sardı gecelerimin sabaha uzak saatlerini. O gündür ki uyuyamadım... İkinci perdesinde gülüşlerim soldu dudaklarımda, tebessümlerimin kökü kazındı. O gündür ki gülümseyemedim... Üçüncü perde de aklımın kalemi kırıldı, darağacındaki bir idam mahkumu kadar acıyordu düşüncelerim. O gündür ki aklımı yitirdim...
Ben zihnimi bu denli meşgul ederken yağmur hala yağıyordu, penceremin önünde oturmaya devam ettiğim sıralarda yaklaşık üç aydır duymaya alışık olduğum kadın sesi, her günün belirli saatlerinde kurduğu cümleyi kurdu;
"Karmen Hanım ilaç saatiniz geldi?" Bakışlarım genç ve güzel hemşireyi bulduğunda hiçbir şey söylemedim, onlarla pek konuşmuyor olmamı ilk başlarda yadırgasalar da sonradan sonraya alışmışlardı. Çıplak ayaklarımı odanın içerisine doğru sarkıtarak pencerenin korkuluğundan ayırdım. Ardından ayağa kalktım ve hemşirenin elinde tuttuğu tepsideki ilacı almak için ona doğru adımladım. Yanına vardığımda tepsiye uzanıp küçük seramik tabaktaki hapı avuç içime hapsettim, ardından dudaklarımdan içeri atıp tepsiye tekrar uzandım. Cam bardaktaki sudan bir yudum alıp ilacı mideme gönderdikten sonra bardağı tepsiye koydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL SERPENÇE
Aksiyonİlk hamleydi... Oyunlar oynandı ve ölümler yaşandı. Şah'ın günahına bulanarak Kasım'ın o fırtınalı yedisinde bir Vezir seçildi ve ilk kayıp o gün verildi. Gökyüzü annesi ölen küçük bir kız çocuğuna ağlarken, bir kadın öldürüldü ve bir kadın delirdi...