13. Bölüm [İsyan] 2. Kısım

1.9K 242 13
                                    

Hava yavaş yavaş kararırken elleri meşaleli, öfkeli insan kalabalığı Karaçam Ormanı'na, ihtiyar büyücünün evine varmıştı. Uzaktan bakıldığında, ellerindeki meşalelerle bir ateşböceği sürüsünü andıran bu öfkeli kalabalık hep bir ağızdan bağırıyor, yumruk yaptıkları ellerini havaya kaldırarak "O canavarı topraklarımızda istemiyoruz!", "Canavarı öldüreceğiz!" gibi naralar atıyorlardı. Kalabalığın önünde, lider görevi gören Büyücü Orimar da vardı. Yağız atının üzerinde mağrur bir ifadeyle öylece duruyor, coşmuş haldeki kalabalığı dinliyordu. Halkın üzerindeki otoritesini açık seçik görebildiğinden egosu iyice artmış, göğsü kabarmıştı. Şu haliyle Kral Baldemar'dan bile daha üstte görüyordu kendini.

Kalabalık bir ağızdan böğürmeyi sürdürürken kulübenin kapısı açıldı ve Hagmar yüzünde korkuya dair hiçbir emarenin bulunmadığı bir ifadeyle dışarı çıkıp kalabalığın karşısına dikildi.

"Nihayet geldiniz."

Bir zamanlar Wandenhein Büyücüleri'nin başı olan o heybetli büyücüyü karşısında gören kalabalık tereddüt yaşayarak aniden sessizleşti. Sayıca üstünlerdi ancak nihayetinde karşılarındaki bir büyücü, üstelik eski Baş Büyücü'ydü. Gücünün boyutunu ve neler yapabileceğini kimse kestiremezdi. 

"Bahsettiğiniz şu canavar nasıl bir şey?" diye sordu ihtiyar büyücü alay edercesine. "Boyu bir kavak ağacı kadar uzun mu? Ucundan kan damlayan sivri dişleri var mı? Ya pençeleri? Gözleri ne renk? Kan kırmızısı mı? Belki tıpkı yılan gibi zehir saçan bir dili de vardır!" İhtiyar son cümlesini manidar bir biçimde Orimar'a bakarak söylemişti. Orimar'ın yüzünde beliren ifade Hagmar'ı öylesine eğlendirdi ki öfkeyle karışık bir kahkaha patlattı.

"Yıllardır sizi sömüren şu ak cübbelilerin lafına uyup bir koca karı masalının peşinden buraya kadar gelmişsiniz ama gördüğünüz gibi ortada bir canavar falan yok!"

"Kutsal inançlarımıza koca karı masalı demeye nasıl cüret edersin?" diye araya girdi Orimar. İfadesi kadar sesi de kendini beğenmiş bir tonda çıkıyordu. Öte yandan, dikkatli bakıldığında Hagmar'a karşı duyduğu kıskançlığı da yüzünden okumak mümkündü. 

"Eskiden ejderhaların da kadim yaratıklar olduğunu ve bir insan tarafından asla öldürülemeyeceğine inanırdık," diye karşılık verdi Hagmar. "Şimdilerde onlardan hiç görebiliyor musun? Birçoğu insanlar tarafından öldürüldü."

Orimar, Hagmar ile münakaşaya girdiğinde galip ayrılamayacağını biliyordu bu yüzden halkın tereddüde düşmesine mahal vermemek adına konuyu çabucak değiştirdi. "Atalarımızın sözleri çoğu zaman doğru çıkmıştır. Druha Gecesi doğan çocuklar kötü ruhların kontrolü altındadır ve yıkım getirir. Biz, geleceğimizi güvence altına almak için buradayız! Çocuğu bize teslim edersen canını bağışlar ve seni yargılanmak üzere başkente götürürüz ancak içinde bulunduğun hatada diretirsen seni de öldürürüz."

Hagmar evinin kapısını ardına kadar açıp abartılı hareketlerle içerisini işaret etti. "Çocuk burada değil. Olsaydı da size vermezdim. Ölümden korkmuyorum Orimar ancak senin için aynısını söyleyemeyeceğim. Sen de tıpkı Moniren gibi ödleğin tekisin." İhtiyar büyücü, durup Orimar'ın yüzünün ne şekil alacağını görmek için bekledi. Tam da tahmin ettiği gibi Orimar kızarıp bozarıyor ancak hiçbir şey söyleyemiyordu. Hagmar haklılığını bir kez daha anlayıp sözlerine devam etti. 

"Bir zamanlar Kara Sanat'ı kullanırdın ancak seni zehirlemeye başladığını fark ettiğinde geri adım attın. Belki de bu zamana kadar yaptığın tek doğru şey buydu. Uzun lafın kısası, yasalar bir Wandenhein Büyücüsü olarak Kara Sanat'ı kullanmanı yasaklıyor ve ben, onlar olmadan beni yenemeyeceğini adım kadar iyi biliyorum."

BİR ZAMANLARIN KRALLIĞI: Bereket ÇağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin