5. Bölüm [Kuzeyin İncisi]

3.5K 292 20
                                    

Akşam yemeği vakti geldiğinde prensesin hizmetlisi Mirith, Aris'i alıp yemeğin yeneceği salona götürdü. Salon nispeten geniş denebilecek ölçüdeydi. Belli aralıklarla dizilmiş şamdanlar salonu aydınlatıyor ve ortama loş bir görünüm kazandırıyordu. Komutan Umon masanın bir ucuna, Prenses Aerith diğer ucuna oturmuş ve onlar haricindekiler de masanın yanlarına dizilmişti. 

Aris prensesin hemen yanında oturuyor ve hiç konuşmuyordu. Tüm gözlerin üzerinde olduğunu hissetse de bu bakışlara karşılık vermeden öylece önündeki yemeğe bakıyor, çatalını kullanarak tabaktaki yemekle oynuyordu. Karnı açtı ve henüz dumanı tüten tavuğun kokusu açlığını daha da kamçılıyordu ancak buna rağmen yiyesi yoktu. Aklı köyünde, Khala'da ve varlığını yeni öğrendiği babası Ugrim'deydi. Bunca zaman heybetli görüntüsüyle köydeki en çekindiği kişi olmuştu Ugrim. Onu babası olarak hayal edemiyordu. Anne sevgisini Khala aracılığıyla nispeten de olsa tatmıştı ancak baba sevgisi nedir bilmiyordu. Kendinden geçtiği için onlara ne olduğunu görememişti. Tek umudu bir şekilde sağ kalmış olmalarıydı.

"Adının Aris olduğunu işittim," diyerek sessizliği bozdu Komutan Umon. Tabağındaki eti afiyetle çiğneyip mideye indirdikten ve içkisini yudumladıktan sonra sözlerine devam etti. "Biz seni bulmadan önce neler olduğunu anlatmak ister misin evlat? Belki sana yardımcı olabiliriz."

Aris bakışlarını komutana çevirdi. Komutanın yüzü tuhaf bir biçimde güven vericiydi. Aris, onun yardım teklifinde samimi olduğu kanısına vararak başından geçenleri Şafak'ı iyileştirişi ve bir adamın ölümüne sebep oluşu dışında tek tek anlattı. Köylerinin saldırıya uğrayışını, bir çetenin eline düştüğünü ve en sonunda da kendisini burada bulduğunu. O konuşurken masadakiler pür dikkat kendisini dinliyordu. Nihayet konuşmasını noktaladığında Komutan Umon ağzını peçeteyle sildirip başını ağır ağır salladı. Kaşları çatıktı ve düşünceli görünüyordu.

"Torgen'in başının eşkıyalarla dertte olduğunu duymuştum. Bu sefil adamların Kara Pençe adıyla bilinen bir de liderleri olduğu söyleniyor ancak gizlenmek konusunda oldukça iyi olacak ki Torgen gibi güçlü bir krallık dahi henüz cezasını kesememiş."

Prenses Aerith de ağzını sildirip konuşmaya dahil oldu. "Fruden Köyü'ne adam yollayabiliriz Komutan Umon. Böylece sağ kalan birilerinin olup olmadığını öğrenebiliriz."

Komutan başıyla onayladı. "Ben de aynı fikirdeyim majesteleri fakat öncelikle konu hakkında hem Torgen ile hem de Kral Baldemar ile iletişime geçmeliyiz. Kafamıza göre hareket edemeyiz."

"Haklısınız. O halde Aris'i bir süreliğine Earen'de misafir etmek istiyorum." Prensesin asıl niyeti de zaten buydu. Aris'i daha yakından tanımak istiyordu. Bunun bir sebebi Truiseila'nın gücünü ortaya çıkartmış olması, diğer bir sebebi de Aris'in Torgen Krallığı'na teslim edilmesi halinde başının tekrar derde girebileceğiydi. Orada Aris'e kol kanat geren birileri olmayacaktı ancak burada, Soreln'de kendisi onu koruyup kollayabilirdi. Gerçi bu düşüncesine Baş Elçi karşı çıkmıştı ancak Aerith doğruluğuna inandığı şeyi yapmak istiyordu. Bu çocuk gerçekten de Druha gecesi doğan o çocuksa nereye giderse gitsin hayatı kolay olmayacaktı. Birileri onu hep öldürmek isteyecek, parmağıyla gösterip lanetli olduğunu fısıldayacaktı. Oysa Aerith bu duruma engel olabilirdi. En azından engel olabileceğini umut ediyordu.

* * *

Ertesi günün ilk ışıklarıyla birlikte Prenses Aerith, koruması Ruthern, hizmetlisi Mirith, Baş Elçi Vipin ve Aris'i taşıyan bir araba birkaç asker eşliğinde başkente doğru yola koyuldu. Başkent yarım günlük mesafedeydi ve Aerith bu yolculuğun Aris'i daha yakından tanımak adına biçilmiş bir kaftan olduğunu düşünüyordu.

BİR ZAMANLARIN KRALLIĞI: Bereket ÇağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin