15. Bölüm [Torgen'e Dönüş]

2.2K 250 12
                                    

Agurm'dan Torgen'e giden yol her ne kadar meşakkatli olsa da Tagarius ilgili bir adamdı ve avladığı tavşan etinden oldukça lezzetli yemekler pişirebiliyordu. Bu yüzden yolculuk o kadar da kötü geçmemiş ve büyük çoğunluğu at sırtında geçen koskoca bir haftanın ardından nihayet başkent Taborl'a varmışlardı. Aslında Agurm'dan güneye, Zavok Limanı'na inip deniz yoluyla da Torgen'e ulaşabilirlerdi ancak bu şekilde yol daha da uzayacağından Tagarius kara yolunu tercih etmişti. Üstelik sağı solu belli olmayan huysuz kaptanlarla ağzını şapırdatarak yemek yiyen tayfalara maruz kalmadığı için kararından da gayet memnundu.

Agurm'dan başkent Taborl'a giden yol, Torgen'in batısında bulunan Ederzval kasabası üzerinden geçiyordu, bu yüzden yolculukları sırasında zorunlu olarak Ederzval'dan geçmişlerdi. Burası Tagarius'un ilk kez gördüğü bir yer değildi fakat her görüşünde bir kez daha hayran olduğu bir kasabaydı. Alabildiğine uzanan yeşilliği, değirmenleri, koyun sürüleri, inişli çıkışlı yolları ve birbirinden şirin evleriyle göz alıcı bir yerdi Ederzval kasabası. İnsanlar misafirperver, cömert ve mutluydu. Çocukların koşturup eğlendikleri ve çocuk olmanın tadını doyasıya çıkartabildikleri, yaşlıların bile hep genç kaldığı türden bir yerdi Ederzval. Yolu buradan geçen herkes muhakkak aklının bir köşesinden burada yaşamayı geçirirdi.

Başkent Taborl'un da Ederzval'dan pek aşağı kalır yanı yoktu. Çok daha kalabalık ve çok daha gürültülüydü, ayrıca etraf Ederzval kadar yeşil de değildi ancak şehir başlı başına ihtişamlı ve canlıydı. Düzgünce inşa edilmiş yolların üzeri hanlarla ve  insanın her aradığını bulabileceği çeşitli dükkanlarla doluydu. Neredeyse her sokakta sohbet eden, gülüşen ve alışveriş yapan insanlar vardı. Alışık olmayanları yorabilecek olan bu canlılık, Aris ve Randi'ye de yabancı ve bir o kadar da ürkütücüydü.

Torgen, tüm Fani Dünya'nın en güçlü ve en görkemli krallığıydı. Tarih kitaplarında ve Fani Dünya'nın dört bir yanında Tüm Zamanların Krallığı olarak anılırdı. Şanlı bir tarihi, gözü pek bir halkı ve bereketli toprakları vardı. Kimileri Torgen'i Tanrı'nın Kutsadığı Topraklar olarak da anardı. Ülkenin topraklarına ve insanlarına bakıldığında bunu doğrulamak mümkündü. Torgen Krallığı gerçekten de tüm zamanların krallığıydı.

"İşte geldik!" Tagarius memleketine varmış olmanın verdiği rahatlamayla atından indi. İçeriden boğuk seslerin ve yemek kokularının yükseldiği bir hanın önünde durmuşlardı. Genç adam kendi atını ve Randi'nin adını Uslu koyduğu midillisini hanın hemen yanında bulunan ahıra yerleştirdikten sonra çocukları önüne katıp hana yöneldi. Kapının üzerinde Kanatgeren Hanı yazıyordu. Başkentteki en gözde han burasıydı ve han Tagarius'a aitti.

Genç adam önünde çocuklarla birlikte hana girince içerideki sesler ve yemek kokuları daha belirgin hale geldi. Yirmili yaşların sonundaki orta boylu, esmer bir kadın tezgahın arkasında müşterilerle ilgileniyor ve yardımcısına emirler yağdırıyordu. Atkuyruğu yaptığı kısa saçlarından kurtulan küçük bir tutam gözünün önüne sarkıyor ve kadın elleri meşgul olduğundan bu saç tutamını üfleyerek geriye itmeye çalışıyordu. 

Genç kadın bir anlığına kafasını kaldırıp bakınca Tagarius'u gördü ve gözleri sevinçle parıldadı. "Tanrıya şükür!" Genç kadın, haftalardır görmediği kocasına sarılıp halini hatırını sorduktan sonra kocasıyla birlikte gelen ve kendisine yabancı olan iki küçük çocuktan tarafa ilgili gözlerle baktı. Tagarius'u Agurm'daki köle pazarına bizzat kendisi yollamıştı çünkü maalesef çocukları olmuyordu ve bir sabah uyandığında kadının aklına evlat edinme fikri gelivermişti. En azından kendisi içinden böyle geçirmiş ancak bunu açıkça dile getiremeyip kocasına yardıma ihtiyacı olduğunu ve yanlarında karın tokluğuna çalışacak küçük bir çocuk istediğini belirtmişti. İki kişilerdi ama sorun değildi. Evlat hasreti çeken kadın ikisine de büyük bir sevinçle bakıyordu.

BİR ZAMANLARIN KRALLIĞI: Bereket ÇağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin