27. Bölüm [Zamanın Ötesi]

1.8K 205 23
                                    

Soreln Büyücüsü Hagmar geldiğinden beri Torgen Sarayı'nda istisnasız her gün toplantı düzenleniyor, Kara Sanat'ı kullananlara karşı neler yapılabileceğine dair fikir birliğine varılmaya çalışıyordu. Büyücünün yaptığı açıklamalar sonrası Kral Aldhamir bile Torgen'in Kara Sanat'ı kullananlara karşı gücünü sorgular olmuştu. Bunu yalnızca bir anlığına yapmıştı ancak bu bile yeterliydi. O şüphe bir kez içine düşmüştü. Kılıçların ya da insan eliyle yapılmış silahların öldüremediği düşmana karşı neyle savaşabilirlerdi? 

Hagmar, krala Fani Dünya'nın dört bir yanında büyüyle ilgilenen ne kadar insan varsa bir araya getirilmesini ve Kara Sanat'ı kullananlara karşı eğitilmesi konusunda öneride bulunmuştu ancak bu uzun soluklu bir işti. Onca insanın bir araya getirilip eğitilmeleri yıllar sürebilirdi. Yine de, kralın bu konudaki endişesi başkaydı. Büyüye sıcak bakmıyor ve o kadar büyücü bir araya geldiğinde otoritesinin sarsılacağını, Soreln'in Wandenhein Büyücüleri karşısında düştüğü duruma kendisinin de düşeceğini düşünüyordu. Bu endişesini büyücüyle ya da herhangi biriyle paylaşmamıştı ancak Hagmar kralın bu konuda endişeli olduğunu adı gibi biliyordu. Kral Aldhamir'in otorite sevdasını onu daha ilk gördüğünde anlamıştı. Temennisi böylesine ciddi bir konuda kralın bencilce bir tercihte bulunmamasıydı çünkü Kara Sanat'ı kullananların oluşturduğu tehdit yalnızca Torgen'i değil tüm Fani Dünya'yı etkiliyordu.

Büyücü, düşüncelerini toparlayabilmek ve biraz olsun rahatlayabilmek adına Torgen Sarayı'nın görkemli bahçesini ağır adımlarla turlamaktaydı. Yılın şu son günlerine girildiğinde hava iyiden iyiye soğumuştu ancak bu soğuk Soreln'in sert iklimine alışkın olan Baş Büyücü'ye pek de etki etmiyordu. Aksine, tenine çarpan soğuğu duyumsamak ona yaşadığını hissettiriyor; rüzgarın sesini dinlemek daha iyi düşünmesini sağlıyordu. 

Başını şehrin kuzeydoğusunda bulunan Tonugan Dağları'na çevirdi. Ulu Walereth Dağları kadar heybetli olmasa da Tonugan Dağları'nın da kendine has bir görkemi vardı. Büyücü, öteden beri dağların anlatacak çok şeyi olduğuna inanırdı. Yüzlerce canlıya ev sahipliği yapan dağlar derinliklerinde birbirinden değerli madenleri barındırırdı. Belki de cüceler dağların bu hikmetini çok önceden fark ettiklerinden yüzyıllar boyunca dağlarda yaşamayı tercih etmiş ve kendilerine yerin altında bir yaşam kurmuşlardı. Gerçi yerin altının üstü kadar güzel olmadığını düşünüyordu. Ne de olsa gökyüzü, güneş, yıldızlar bunların hepsi yeryüzündeydi ancak yerin altında da keşfedilmeyi bekleyen birçok güzelliğin olduğuna inanıyordu.

Büyücü düşüncelere dalıp gitmişken şehrin kuzeybatı tarafından bir karaltı kendisine yaklaşmaktaydı. Bu, Soreln topraklarında kullanılan bir haberci kuştu. Büyücü, kuşun geldiğini ancak yaklaşan kanat seslerini duyduğunda fark edebildi. Soreln'den haber gelmesi büyücüyü heyecanlandırmıştı. Kuş, büyücünün hemen yanındaki bir ağaca konup altın sarısı gözlerini büyücüye çevirdi. Ayağına bağlanmış olan ipin çözülmesi ve mektubun teslim alınması için bekliyordu. Soreln topraklarında Taşıyıcı adıyla bilinen bu kuş; mavi ve beyaz tüylerle kaplı, şahini andıran bir kuştu. Oldukça zeki bir hayvandı ve mektubu nereye teslim edeceğini iyi bilirdi. Yine de iletilmesi gereken mesajın çok önemli olması durumunda yanlış ellere geçmemesi için mektup Wandenhein Büyücüleri tarafından mühürlenirdi.

Büyücü hayvanı incitmemeye özen göstererek ipi çözüp rulo haline getirilmiş küçük mektubu aldı ve yavaşça açtı. Kağıt boştu çünkü mektup büyüyle mühürlenmişti. Bu da içinde önemli bir bilgiyi barındırdığı anlamına geliyordu. Hagmar Kadim Lisan'dan birkaç söz mırıldanıp mührü bozdu ve yazılar yavaş yavaş belirgin bir hal almaya başladı.

Baş Büyücü Hagmar, size anlatmadığım ve anlatmayarak büyük bir hata yaptığımı fark ettiğim bir konu var. Aris'i bulduğumuzda çok kan kaybettiğinden ölmek üzereydi.  O gün, üzerimde bulunan Truiseila'nın bir parçası ile Aris'i kurtarmaya çalıştım. Nasıl oldu bilmiyorum ancak taş Aris'in ellerinde uyandı ve onu iyileştirdi.

BİR ZAMANLARIN KRALLIĞI: Bereket ÇağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin