9. Bölüm [Kuzgun]

2.3K 230 18
                                    

Kış gelip çatmış, Karaçam Ormanı'nı beyaz, yumuşak bir örtüyle kaplamıştı. Ormandaki canlıların büyük bir çoğunluğu artık pek sık görülmüyordu. Birçoğu sıcak ve güvenli yuvalarına gizlenmişti ve yalnızca avlanmak için dışarı çıkıyorlardı. Kulübenin hemen yakınından geçen nehir de kışın hükümranlığına boyun eğerek buz tutmuştu. Aris ve ustasının su ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için buzun belli kısımlarında delik açmaları gerekiyordu. Bazen kar toplayıp erittikleri de oluyordu ancak nehir suyu çok daha temiz ve lezzetliydi. Kış geldiğinden beri yiyecek bulmak da zorlaşmıştı. Genelde nehirden tuttukları ufak balıklarla ya da büyücünün yazın kuruttuğu meyvelerle karınlarını doyuruyorlardı. Kışın çetinliğine rağmen Aris'in hiç şikayet ettiği yoktu. Ustası ne derse harfiyen yerine getiriyor, boş oturmaktansa iş görmek ona keyif veriyordu ancak şüphesiz en büyük keyfi büyü üzerinde çalışırken alıyordu. Son zamanlarda bu tür dersleri daha da arttırmışlardı. Artık zihnini belli bir noktaya önceye göre daha iyi odaklayabiliyor, hatta yerdeki bir taşın yuvarlanmasını sağlamak ya da açık kalmış kapıyı kılını dahi kıpırdatmadan örtmek gibi ufak tefek beceriler de sergileyebiliyordu. Daha da önemlisi bunları Kadim Lisan'ı kullanmadan yapabiliyor oluşuydu. Ustası her ne kadar takdirini dışarı vurmasa da Aris'in kısa sürede gösterdiği başarı karşısında onunla gurur duyuyordu.

Ne var ki ihtiyar büyücünün hissettiği tek şey gurur ve mutluluk değildi. Aynı zamanda endişeliydi de. Aris'in sahip olduğu şey şimdiye dek görülmemiş türden bir şeydi. Vakti zamanında kendi yaşadıklarını da düşündüğünde hayatının kolay olmayacağına inanıyor, bunu biliyordu. İhtiyarın canını sıkan tek konu bu da değildi. Bir süredir bir şey ya da biri tarafından izlendiklerine dair içinde tuhaf bir his vardı. Dışarı çıktığında bir şeylerin gözünün üstünde olduğunu hissediyor ancak anlamlandıramıyor ve bundan son derece rahatsızlık duyuyordu. Her ne kadar çevreyi kolaçan ettiyse de elle tutulur bir şey bulamamıştı henüz. Bu konuda içinde gerçekten kötü bir his vardı ve Hagmar hislerine güvenirdi.

"Suyumuz azalmış," dedi ihtiyar büyücü kovanın dibindeki suyu işaret ederek. Aris'in hemen koşup su çekeceğini ummuştu ancak Aris, artık incelemesine izni olan büyücülükle ilgili birkaç kitaba göz atmaktaydı. Ne kadar ilgili olduğunu görünce ihtiyar büyücü onu rahatsız etmemeye karar vererek kovayı eline aldı. "Ben hemen su çekip geleyim."

Aris öylesine odaklanmıştı ki yalnızca başını sallamakla yetindi. Büyücü kapıyı açtığında buz gibi bir hava kütlesi yüzüne çarptı. Soğuğun içeri nüfuz etmesini önlemek için kapıyı çabucak kapatıp neredeyse dizlerine kadar gelen karları yara yara nehrin kenarına gitti. Yine aynı hisse kapılması uzun sürmemişti. Sanki biri ya da bir şey sürekli olarak kendisini izliyordu. Gözlerini kısıp bakışlarını tam karşısında uzanan ağaçların arasında gezdirdi ve aniden gözüne bir şey takıldı. Bembeyaz karların arasında adeta bir leke gibi duran kara renkli, sevimsiz bir kuş; tünediği kuru dalların birinden doğruca kendisine bakıyordu. Dikkatli baktığında bunun bir kuzgun olduğunu anladı ve aynı anda zihninde her şey yerli yerine oturuverdi. Bu Moniren'di. Yapabildiği en iyi büyü şekil değiştirmekti ve bunu sık sık kullanır, bir kuzguna dönüşüp insanları sinsice gözlerdi. Hagmar onu yaklaşık on beş yıldır görmediğinden bu sinsi huyunu unutmuştu. Neredeyse.

"Demek sendin," dedi duyulabilir bir sesle. Sesine yansıyan tiksintiyi gizleme zahmetine dahi girmemişti. Doğrudan kuzgunun kara gözlerine bakıyordu. Duruşu tamamen dikleşmiş ve heybetli bir hal almıştı.

Moniren açığa çıktığını anlayınca daha fazla saklanmaya gerek görmeyerek girdiği kuzgun biçiminden esas bedenine dönmek üzere havalanıp daldan indi ve göz açıp kapayıncaya dek insan şeklini aldı. Aklaşmış uzun saçları ve sakalıyla, altmışlı yaşlarında bir ihtiyardı Moniren. Tıpkı şeklini aldığı kuzgununkiler gibi kapkara gözleri ve meymenetsiz bir yüzü vardı. Kaşlarını her daim çattığından alnında yaşlılıktan bağımsız, ince bir çizgi mevcuttu. İnce dudakları ve kemikli bir yüzü vardı. Boyu Hagmar'dan daha uzun ve bedeni de daha inceydi. Wandenhein Büyücüleri'ne has beyaz, kışlık bir cübbe giyiyordu. Ellerini sanki çok muhterem biriymiş gibi karnının biraz altında birleştirmişti.

BİR ZAMANLARIN KRALLIĞI: Bereket ÇağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin