8. Bölüm [Hagmar'ın Geçmişi]

2.5K 254 20
                                    


Sonraki haftalar Aris için çok daha eğlenceli ve hızlı geçti. Ustasının ona şömine temizlemek, nehirden su taşımak, bulaşıkları yıkamak gibi ev işleri yaptırmasının yanı sıra son günlerde büyüye dair şeylerden sıklıkla bahsetmesi ve zihnini nasıl odaklayacağını uygulamalı şekilde göstermeye başlaması Aris'i heyecanlandırıyordu. Bazen dakikalarca hiçbir şey yapmadan suyun şırıltısına, rüzgarın sesine ya da ağaçtaki bir kuşun ötüşüne odaklanıyor, zihnini odaklandığı şey dışındaki diğer her şeyden soyutlamayı denedikleri oluyordu. Bu anların birinde ustası ilk kez büyücülük maharetini ortaya koymuş ve nehirden bir miktar suyu havalandırıp Aris'in suratına çarpmış ve buna dakikalarca gülmüştü. Ustasının bu küçük gösterisi Aris için hiç de eğlenceli olmasa da aynı şeyi yapabilmeyi ciddi bir biçimde kafasına koymuştu. Ne var ki, daha öncesinde ne yaptığı bilmeden gücünü açığa çıkartabilmiş olmasına karşın şimdi çabalamasına rağmen gücünü açığa çıkartamıyordu. Bu durum Aris'i üzse de ustası sık sık büyünün aceleye gelemeyeceğini ve şimdilik gayet iyi gittiğini tekrarlıyordu.

Ustası iki biçimde büyü yapılabildiğinden bahsetmişti. Biri tamamiyle zihinsel yolla açığa çıkıyor, - ki kendisine öğretmeye çalıştığı da tam olarak buydu - diğeriyse birtakım ritüeller ya da Kadim Lisan'dan sözcükler gerektiriyordu. Aslında zihnini odaklama işi her iki yöntemde de gerekli olan bir beceriydi ancak Aris'in daha önce ortaya çıkarttığı büyü, Kadim Lisan'dan tek kelime dahi zikretmeyerek yalnızca zihin yoluyla yapılan bir büyü biçimiydi. İşte ihtiyar büyücü Hagmar'ın, küçük çırağını eğitmekte olduğu büyü de bu türden bir büyüydü. Bunu yalnızca büyü gücüne doğuştan sahip olanlar yapabilirdi ve o kişi de Aris'ti. Hagmar büyü yaparken Kadim Lisan'ı kullanıyordu çünkü büyücülükle ilgili her şeyi sonradan öğrenmişti. Onun yetenekleri her ne kadar ileri düzeyde olsa da Aris'in doğuştan sahip olduğu saf büyü gücüne sahip değildi. Hiçbir zaman olmamıştı ve olmayacaktı da. Kendisi Kadim Lisan'a muhtaçtı ancak Aris değildi. 

Akşam yemeği vakti gelince Aris etrafı keşfetme işini bırakıp kulübeye girdi. Mevsim yavaş yavaş kışa döndüğünden hava erken kararır olmuştu ve bu da ustasının ona bıraktığı zaten ufacık olan boş zamanı iyice daralttığından Aris'in hiç hoşuna gitmiyordu. Etrafta keşfedilmeye değer pek çok yer vardı. Birkaç gün önce yakınlarda bir mağara olduğunu keşfetmişti. Bir mağarada doğup büyüdüğünden olacak ki mağaraları seviyordu. İçlerinde keşfedilmeye değer birçok gizem bulunuyor olabilirdi. Mağarada kalmak zorunda olduğu ve tüm gününün karanlık ile yarı karanlık arasında geçtiği o zamanlarda birinin şans eseri kendisini bulmasını ne çok istemişti!

"Tam vaktinde geldin evlat," dedi ihtiyar büyücü şöminenin üzerinden henüz aldığı tencereyi karıştırırken. Oldukça heyecanlı görünüyordu.

"Bu koku da ne?" Aris'in burun delikleri büyümüş, yüzü buruşmuştu. Ekşimik ve tarifi neredeyse imkansız bir koku vardı içeride.

"Hangi koku? Ha! Lezzetin kokusundan mı bahsediyorsun?" Büyücü gülüp tencereyi karıştırmakta olduğu kepçeyle çorbanın tadına baktı ancak bunu yapmasıyla birlikte yüzündeki tüm heyecanın silinip yerini tiksintinin alması bir oldu. Kepçeyi hızla tencerenin içine bırakıp birkaç kez öksürdü. "Sakın günün birinde salyangozdan çorba olur mu diye merak edip pişirmeye kalkma!" 

Ustası damağında kalan kötü tadı geçirmek için farklı yöntemler denerken Aris de içerisi havalansın diye kapıyı açtı. Karnı çok açtı fakat belli ki yemek çöpe gidecekti. "Ne yiyeceğiz şimdi usta?" diye sordu ses tonuna yansıyan hayal kırıklığıyla.

"Dünden kalan semizotu vardı. Onunla idare ederiz," diye yanıtladı büyücü damağına yapışıp kalan o tattan nihayet kurtulmuş olmanın verdiği rahatlamayla. Biraz sonra Aris kapıyı örttü ve ustası da dünden kalan semizotunu tabaklara pay edip masaya oturdu.

BİR ZAMANLARIN KRALLIĞI: Bereket ÇağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin