Gözyaşlarım göz pınarlarıma toplandığı zaman tam içeriye girecektim ki Burcu benim kollarımdan yapıştı ve beni arkaya çekmeye çalıştı.
Sırtında bir bıçak vardı.
Irmak'ın cansız bedeni öylece soğuk bir fayanstayken ben kollarımı Burcu'dan kurtardım ve kanları yok sayarak Irmak'nın yanında diz çöküp yüzünü kavradım. Bir kaç damla gözyaşım onun yüzüne damladı ve onun cansız yüzü yaşlarla doldu.
"Irmak," dedim sessizce. "Ne yaptılar sana?" Burcu delirmiş gibi bağırırken neredeyse tüm okul kapının önündeydi. Bense onları gözmezden gelerek Irmak'ın yüzüne doğru eğildim ve alnımı onun şakaklarına yasladım.
Poyraz'ı gördüm kapının önünde. Bir bana bir de Irmak'a acıyla baktığı zaman yavaşça bana yaklaştı. Elini sırtıma koyup, "Yapma lütfen," diye fısıldadı. "Daha fazla dokunma ona. Delilleri yok ediyorsun Simay." Dolu gözlerle bana baktı. "Gel buraya. Lütfen."
Başımı iki yana salladım. "Ölmüş mü?" diye sordum acıyla. "Benim arkadaşım ölmüş mü? Ölmüş mü Poyraz?" Poyraz elini Irmak'ın bileğine götürdü. "Ölmüş mü?" Bir kaç kişinin oradan kalkmam için bana seslendiğini duydum ama kelimeleri dâhi seçemiyordum.
Bir kaç hoca bana doğru gelip beni oradan kaldırmak istedi ama Poyraz buna izin vermedi. Herkesi durdu. Onun yerine kolumu tuttu ve yumuşak bir sesle, "Simay," dedi. "Gitmemiz gerekiyor. Gel elini yüzünü yıkayalım senin."
"Ölmüş mü dedim sana? Ölmüş mü o? Cevap ver, ölmüş mü Irmak?" Poyraz sayıklayan beni daha fazla dinlemedi ve kolumu kavrayıp beni ayağa kaldırdı. Yine de gitmemek için direndim. Diğer koluma da Burcu girdiği zaman beni başka bir tuvalete doğru yürüttüler ve musluğu açığ buz gibi suyu benim yüzüme vurdular.
Yine de kendime gelemedim. Nasıl gelirdim?
Poyraz'ın kollarından yapıştım ve "Ölmüş mü Poyraz?" diye mırıldandım. "Bir şey söyle bana. Ölmedi de. Bu rüya de. Uyanacaksın de. Bir şeyler de ne olursun. Ölmemiş de. Sen yanlış gördün de."
Poyraz kollarını benden kurtarıp ağlamamak için elini ə0ısırdı ve arkasını dönüp başını kapıya yasladı. Burcu'ya döndüm. Ağlamaktan harap olmuştu. "Burcu," dedim. "Rüya değil mi? Rüya değil hatta kâbus bu değil mi? Böyle bir şey yaşanmadı ve biz her zaman olduğu gibi birazdan hep beraber eve gideceğiz değil mi?"
Burcu başını duvara yasladı ve eliyle yüzünü kapattı. Bense ortada öylece kalakaldım. Bir kaç saniye sonra okul dışından bir kaç polis sireni ve ambulans sesi yükseldi. Poyraz'ı itekleyip koridora fırladım ve seri adımlarla koridordan ilerlemeye başladım.
Ağlaya ağlaya alt kata inerken birilerine çarptım. Bir bedene. Başımı kaldırıp çarptığım kişiye diktim gözlerimi. İki çitf yeşil göz karşıladı beni. Ardından üzerindeki polis üniformasına baktım karşımdaki kişinin. Orada daha fazla oyalanmak yerine yanından geçip gitmek istedim.
"Hop," dedi o kadın. Ardından beni kolumdan yakaladı. "Bu kattan sonrası yasaklı küçük hanım. Dışarıya bile çıkamazsınız." Kolumu kendime çektim. Gözlerimi sildim ve "Yasak ne demek?" diye sordum. "Ölen benim arkadaşım."
"Bu beni ilgilendirmiyor." dedi polis üniformalı yabancı. "Zorluk çıkarmayın." Onun yanından geçmeye çalıştım ama bunu başaramadım. "Arkadaşım o benim!" dedim en sonunda. "Çekil önümden. Onu göreceğim ben."
Kadın beni kollarımdan yakaladı ve bedenimi bedenine yaslayıp beni kendisine hapsetti. "Koridor tamamen boşaltıldı ve arkadaşın oradan alındı. Arkadaşını azıcık seviyorsan zorluk çıkarmazsın. Deliller toplanıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Averda (gxg)
Action+Beni kandırdın. -Evet. +Beni bir amaç uğruna kullandın. -Evet. +Benim güvenimi kazandın. -Evet. +Beni oyuna getirdin. -Evet. +Duygularımla oynadın. -Sana karşı olan duygularım gerçekti. +Yalan söylüyorsun. -Tüm bunları yaparken sana âşık olacağımı...