1.3

2.1K 179 149
                                    

Sokak aralarında öylece yürürken aklım başka yerlerdeydi. Eylem merkeze, bense Poyraz'lara gidiyordum. Bir kaç saat sonra ise o beni almaya gelecekti, yüksek ihtimalle ya yine merkeze ya da eve dönecektik. İki türlü de sorguya alınacaktım. Bunun verdiği tedirginlikle yürümeye devam ettim.

Belki de yazları bile uzun kollu giymeliydim. Şuan kış bitiyordu, ilkbahar geliyordu ve Eylem'in verdiği elbise kısa kolluydu. Üzerimde ceketim vardı fakat eve girer girmez onu çıkarıp atmıştım; aptaldım.

Çünkü bu iz gözükmesin diye lise zamanlarımda üzerini kapatıcıyla kapatırdım, uzun kollu giyerdim ve ellerim hep arkamda olurdu. Kesikler öyle derindi ki kapatıcı bile kapatamazdı onları.

Kol yaraları geçerdi, önemli olan ruhuna atılan izlerdi.

Kollarımı önümde birleştirdim ve ceketimin uçlarını iyice kendime çektim. Ardından yürümeye devam ettim. Tam sağa dökecektim ki iki kol tarafından kıskıvrak yakalandım. Başta ne olduğunu anlayamadım ve refleks olarak tam ağzımı açıp bağıracaktım ki kollarıyla beni saran yabancı elini üzerimden alıp ağzına götürdü.

Ağzımı kapatıp konuşmamı engelledi. Koca eliyle beni sardı ve geriye çekip ikimizi de duvara yasladı. Şimdi ben duvara yaslıydım ve o, benim üzerimdeydi.

Cüsseli bir adamdı. Yüzünde maske vardı ve sanarım gözleri görmeyeyim diye lensti. Tamamen siyah giyinmişti ve eli dâhi eldivenliydi. Hiçbir yerini göremiyordum.

Elini dudaklarımdan çekmedi. Bense öylece saf gibi beklemek yerine dişlerimi eline geçirdim. Kısa sürüde afalladı ve elini ağzımdan çekti. Bağıracağım sırada bu sefer diğer elini dudaklarıma yasladı. "Bağırma," dedi bana doğru keskin bir sesle. "Bağırırsan seni öldürürüm. Şimdi elimi çekeceğim ve sen susacaksın."

Başımı salladım. Elini ağzımdan çeker çekmez, "Çok beklersin!" diye bağırdım yüzüne doğru. "İmdat! Yardım edin bana!" Tişörtünün kol kısmından bir bıçak çıkardı ve tam boğazıma yasladı. Yine de korktuğumu belli etmeden tam yüzüne baktım. Konuşsam, hele bağırsam bıçak benim tenimi kesecekti; bana susmaktan başka çare bırakmamıştı.

"Bu giydiğin saçma elbise içinden aslancılık mı oynuyorsun bana?" diye sordu. Kaşlarımı çattım ama konuşamadım. "Boyuna göre fazla büyük konuştuğunu sana söyleyebilirim."

"Çek," dedim sadece. Gözlerimle de eline bakıyordum. Bıçağı kastediyordum. Bir bana bir de bıçağa baktığı zaman bıçağı boğazımdan biraz çekti ama tam kaçırmadı.

Ben gerçekten de hint dizilerinde falan yaşıyordum. Yoksa başka açıklaması gerçekten olamazdı bu olayların.

"Aramızdaki mesafeyi aç." dedim gerilemesini belirterek. Bu kadar yakınlığa gerek yoktu. Bana uzaktan da bıçak çekebilirdi öyle değil mi? Ama o geri çekilmek yerine kendisini bana daha çok bastırdı. Ellerimi tuttuğu için onu ittiremedim.

Ama yüzüne tükürebilirdim ve bunu o an yaptım.

Zaten yüzünde maske vardı. Bu yüzden onun için sorun olmadı ama başını sağa doğru yatırdı. Gözlerini kapattı. Bir süre bekledi ve geri bana döndü. "Kimsin?" diye sordum ona doğru.

"Katil." dedi düz bir sesle. Benimle eğleniyor muydu?

"Ha ve ha." dedim sadece. "Uzatma da derdini söyle."

"Şaka yaptığımı sanman, benim şaka yapma ihtimalimden bile daha komik."

Kaşlarımı çattım. "Ne diyorsun?" diye sordum ona doğru.

Averda (gxg) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin