Poyraz'ın yüzüne baktım. Ardından gözlerim kollarına giren polislere ilişti. Hiçbir şey söylemedim. Hiçbir şey yapmadım. Hiçbir şey yapamadım. Çünkü bu tamamen mantık dışıydı. Poyraz'ın bu olayla hiçbir alakası yoktu. Poyraz o gün sınıftan bile ayrılmamıştı ve o Irmak'ın katilinin ben olduğumu biliyordu. Her şey bir planın parçasıydı ve o planda Poyraz yoktu.
Öyleyse Arif onu nasıl tutuklatmıştı?
Arif sırtını yasladığın duvardan doğrulup bize doğru adımlarken Eylem, koca bir adım atarak tamamen benim yanımda durdu. Ona göz ucuyla baktım. Yanımda omuzların dimdik tutmuş, çenesi yukarıda bir şekilde durmuşken Arif iyice bana yaklaştı ve tam Poyraz'ı yakalayan polislerin yanında durdu.
"Hayat işte." dedi tek nefeste. Ters bakışlarımla ona baktım. "İnsan beklemediği insanlardan beklenmedik şeyler yaşarken dünya başına yıkılır. Tıpkı şuanki gibi." Gözlerimin tam içine baktı. "Ne o?" diye sordu. "Senin gözlerinde gram duygu yok."
Hiçbir şey söylemedim. Benim yerime Eylem konuştu ve Arif'e doğru, "O çeneni kapat Arif." dedi. "Daha fazla konuşma." Arif susmadı. "Neden ortalığı dağıtmıyorsun?" diye sordu. "Neden ağlayıp bağırmıyorsun? Neden sevgili sınıf arkadaşın Poyraz'ın yakalarına yapışıp neden diye haykırmıyorsun? O senin arkadaşını öldürmüşken sen nasıl bu kadar sakinsin?"
O an yumruklarımı sıktım ve Arif'in yüzüne tüm kemiklerimi kırabilecek derecede büyük bir yumruk attım.
Afalladı. Geriye doğru adımladı ve burnu kanla dolmaya başladı. Durmak istemedim. Onun yüzüne bir kez daha yumruk attığım sırada bu kez benim ellerim kanla doldu. Eylem, beni kolumdan yakalayıp arkasına doğru çekti ve sert bir sesle, "Arif'i revire götürün. Poyraz'ı da sorgu odasına." dedi. Tüm merkez bize bakıyordu. "Herkes önüne!" dedi Eylem.
Daha cevap bile veremeden kolumdan yakalayıp beni yürüttü. O an dönüp Poyraz'a son bir kez dâhi bakamadım. Eylem beni yürütüp kendi odasına soktu. Kapıyı arkamdan kapattığı zaman beni kendi masasının önüne getirdi ve koltuğa oturtmak yerine masasının üzerine oturttu.
Derin nefesler alıp sinirimin geçmesini bekledim. Eylem çekmecelerini kurcalamaya başladı. Ardından elinde ilk yardım çantasıyla önümde belirdi. Elimi nazikçe kavradı ve küçük bir pamuk alıp yaraları silmeye başladı. "Bayılıyorsun kendini yaralamaya." dedi Eylem. O an elimin acısı gram umurumda değildi.
Ardından Eylem pamuğun üzerine bir şeyler döktü. Ardından bana alttan alttan baktı ve "Bu biraz canını yakabilir." dedi. Ona bakmaktan başka hiçbir şey yapmadım. Eylem pamuğu elime bastırmadan hemen önce elime üflemeye başladı. Elimi hem sildi hem de canım acımasın diye elimin üzerine üfledi.
"Arif'in seninle derdi ne bilmiyorum." dedi Eylem. Elimi sarıyordu. "Fakat öğreneceğim ve bu sefer senin yumruğun değil benim yumruğumun tadına bakacak. Seni daha tanımıyor ve garip bir şekilde sana kinli." Ardından durdu ve bana baktı. "O yumruğu sen nasıl attın?"
"Sana âşık." dedim pat diye. Eylem kaşlarını çattı. "Âşık değilse bile seni seviyor. Sevmiyorsa bile hoşlanıyor. Hoşlanmıyorsa bile sana takık. Anlıyor musun? Bu hoşuma gitmiyor."
"Neden?" diye sordu Eylem. "Bana olan ilgisini biliyorum fakat onu görmezden geliyordum." Üzerime eğilmeye başlayınca hafifçe geriye gittim. "Bana olan ilgisi neden seni rahatsız ediyor?"
"Beni köşeye mi sıkıştırıyorsun?" dedim ona doğru. Kaşlarım çatıktı. Eylem gözlerini kısıp, "Belki de." dedi. "Soruma cevap verir misin? Arif'in bana olan ilgisi senin neden hoşuna gitmiyor?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Averda (gxg)
Action+Beni kandırdın. -Evet. +Beni bir amaç uğruna kullandın. -Evet. +Benim güvenimi kazandın. -Evet. +Beni oyuna getirdin. -Evet. +Duygularımla oynadın. -Sana karşı olan duygularım gerçekti. +Yalan söylüyorsun. -Tüm bunları yaparken sana âşık olacağımı...