1.7

2.1K 179 178
                                    

Yabancı ellerini boynuma dolayıp silahını ağaçlıklara doğru doğrulttuğu an nefesimi tutarak ellerimi boynuma sardığı ellerinin üzerine yasladım.

"Kulağıma kuşlar o yeşil komiserinin şu ağaçlıklarda olduğunu söyledi." dedi bana doğru. Hiçbir tepki vermedim. Sadece nefesimi tutarak beni sağa sola savurmasına izin verdim. Tek temennim Eylem'in ağaçlıkların içinden çıkmamasıydı. Tek temennim Eylem ve ekibinin o ağaçlıkların içinde kalmasıydı. Çünkü Eylem'in de dediği gibi böyle adamlar yalancıydı; o asla tek değildi.

Yabancı silahını indirmeden elini beline attı ve bu sefer küçük bir bıçak çıkardı. Bıçağı boynuma yasladı ve beni kendisine bastırdı.

Ağaçlıklardan ekip çıksın diye her şeyi yapıyordu. Başımı iki yana salladım. Bir kaç saniye sonra köprücük kemiğimde küçük bir acı hissettim. Ardından elbisemin içine doğru küçük bir sıvı akmaya başladı. Siyah elbisemin içine kan doldu ama kimse bunu göremedi. O acı gittikçe daha fazla arttı ve yabancının bıçağı tenime bastırdığını anladım.

Dudaklarımı ısırdım bağırmamak için. Eğer bağırırsam Eylem kesinlikle ağaçlıkların arkasından çıkardı. Canımın acısından kendimi tutamadım ve küçük bir çığlık kaçtı dudaklarımdan fakat bu ağaçlıklara ulaşmadı. Dizlerim bağı çözüldü, yabancı beni düşmeyeyim diye daha fazla kendisine yasladı ama bıçağı asla bırakmadı.

Gözlerimden yaşlar boşaldığı sırada, "Orada kimse yok!" diye bağırdım. Sesimi daha da yükselttim ve "Adamların sana yalan söylemiş!" dedim. Onun yalnız olmadığını vurguluyordum. "Ağaçlıklarda kimse yok." Bıçağı benden yavaş yavaş uzaklaştırdı ama hâlâ tetikteydi. Sağ elinde silahı, sol elindeyse bıçağı vardı.

Kesinlikle korkak bir adam değildi. Kesinlikle zayıf bir adam değildi. Sadece ihtimalleri sevmiyordu ve hepsini yok etmek için uğraşıyordu.

Beni tamamen bırakmadı. "Beni bırak." dedim sadece. Canımın acısından yutkunamıyordum bile. "Lütfen." Yabancı bir kaç saniye durdu. O an onunda kulağında bir dinleme cihazı olduğunu anladım. Karşıdan gelen sesi dinledi ve sağ elini kulağına yaslayıp, "Anlaşıldı." dedi.

Ve beni bıraktı. Aniden dizlerimin üzerine çöktüğüm zaman elimle kanayan tenimi kapattım. Elimi yaraya bastırdım ve bir kaç saniye öylece bekledim. Yabancı son kez bana baktı. Ardından hiçbir şey söylemedi ve keskin adımlarla çıkışa doğru ilerledi.

O an ağaçlıklarda bir hareketlenme fark ettim fakat başımı kaldırıp bakamadım. Gelen kesinlikle Eylem'den başkası değildi. Yanıma gelip aniden bana doğru eğildi. Telsizini ağzına doğru götürdü ve "Simay iyi Yasin. Sorup durma." diye mırıldandı. "Adamı takipte kal. Burası temiz. İzlenmiyoruz. Eğer onu gözünden kaçırırsan bu sefer gözlerini gerçekten kaşıkla oyarım. Yapacaklarını biliyorsun."

Bir elim hâlâ boğazımdaydı, diğer elimse yerde, taş zemindeydi; dizlerimin üzerindeydim, kan elbiseme daha çok bulaşıyordu ve başım yere doğru eğikti, saçlarımdan dolayı hiçbir yeri göremiyordum.

"Simay," dedi Eylem. "Kalk. Bir anda seni bıraktığı için afalladın mı?" Ona cevap veremedim. Elbise köprücük kemiğimin biraz altında bitiyordu, kan boynuma değil elbiseye doluyordu ve ben elimle yarama baskı uyguluyordum, başım da yere eğikti; bu yüzden akan kanı hâlâ fark etmemişti.

Ellerim kan doldu. Aniden başımı kaldırıp Eylem'e baktım. O ilk önce yüzüme baktı, gözlerime bakınca bir şeylerin ters gittiğini anladı. Ardından bakışları ellerime, oradan da kana takılı kaldı ve kaşları anbean çatıldı.

Averda (gxg) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin