2.0

2.1K 166 163
                                    

Simay'ın saçlarını sarı yazmıştım hatırlarsanız. Altın sarısıydı. Fakat saçlarının rengini değiştirme kararı aldım. Simay şuan kumral, gözleri size fotoğrafını gösterdiğim gibi mavi (üstünlük mavide) yeşil karışımı. Eylem ise bildiğimiz gibi. Saçları simsiyah, orta boy, gözleri ise yemyeşil ve kâhkülleri var.

Kesilen yere bir kaç dikiş atılmıştı, temizlenmiş, sarılmıştı; Eylem ise beni eve götürmüş, bir günlük izin almıştı. Tanamen evdeydi. Tüm mesailerini sildirmişti, bugünlük evdeydi, benim yanımda durmak için bunu yapmıştı.

Şimdiyse evdeydik. Ben koltukta oturmuş televizyondan açtığım rastgele kanaldan saçma bir program izlerken Eylem de kollarını önünde birleştirmiş, tekli koltukta oturmuş, camdan dışarıyı izliyordu. Sessizdik. Ben hiçbir şey düşünüyordum ama Eylem eve geldiğimizden beri bir şeyler düşünüyordu; bazen derin nefesler alıyor, bazen elini yüzüne götürüyor, bazense gözlerini kapatıyordu ama düşüncelerini asla benimle paylaşmıyordu.

Kumandayı elime alıp televizyonu kapattım. Tamamen ona döndüm ve bir kaç saniye onu izledim. Üzerinden ceketini bile çıkarmamıştı, bende kanlı elbisemleydim. İkimiz de yorgunduk. Eylem öyle yorgundu ki benim onu izlediğimi ve televizyonu kapattığımı fark etmemişti.

Onu yoruyordum ve bu onun dikkatsizleşmesine neden oluyordu.

"Dışarı çıkalım mı seninle?" diye sordum pat diye. Eylem'in gözlerini bana döndü. "Kafamız dağılır." Bir kaç saniye bana baktı. Kafasında her şeyi ölçüp tarttı. En sonunda derin bir nefes alıp ayağa kalktı ve "Tamam." dedi. Hafifçe doğruldum. Ben de onun gibi ayağa kalktım. "Üzerimi değişmem gerekiyor." dedim. "Bir kaç dakika bekle beni."

"Yardım ister misin?" diye seslendi Eylem arkamdan. "Gerek yok." dedim. "Kolum gayet yerinde." Eylem arkamdan geldi. "Kolun yerinde evet ama kolunu kaldırdığın an canın yanacak." diye mırıldandı. Onu kovmama rağmen odaya benimle beraber adımladı ve eğilip bavulumu kavradı.

Bavulumun kapağını açtı. Bavulun içinde bir kaç parça kıyafet vardı sadece. "Ne giyeceksin?" diye sordu. Omuz silktim. Fakat bunu yapar yapmaz canım yandı ve yüzümü buruşturdum. Eylem kaşlarını bana çatıp, "Dilin var Simay," dedi. "Dilini kullan. Omzunu değil."

"Bilmiyorum." dedim. "Bana fark etmez." Bavulu kaldırıp beyaz, yun bir etek çıkardı içinden. "Bu olur mu?" diye sordu. Başımı salladım. Eteği kenara koyup geri bavula yöneldi. İçeriden beyaz, ipli bir crop çıkardı ve onu da yana attı. Üzerime de yine yun bir ceket alıp kenara koydu ve bavulun kapağını kapattı.

Şimdi beni giyindirecek miydi yani? Bunu istemiyordum ama hiçbir şey demeden onu izlemeye devam ettim. Bana yaklaştı. Arkama geçti ve elbisemin fermuarını aşağıya doğru indirip açtı. "Ne yapıyorsun?" diye sordum. Hiçbir şey söylemedi. Kapıya ilerlerken, "Giyinemezsen çağır." dedi. "Yardım ederim."

Ve kapıyı kapattı. Bana seçtiği eteğe, üste ve cekete baktım. Ben tepeden tırnağa bembeyaz giyinecekken o simsiyah giyinmişti. Beyazı bilerek mi seçmişti yoksa bu bir tesadüf müydü bilmiyordum. Yine de sesimi çıkarmadan kanlı elbisemi çıkarıp hiçbir yere bulaşmaması adına bavulumun üzerine koydum.

Bana seçtiği yun eteği ayaklarımdan geçirdim ve düğmesini bağladım. Aynanın karşısından sargıma baktım. Üstü hafifçe kanlıydı. Hâlâ haraket edince canım acıyordu ama bunu arka plana atarak giyinmeye devam ettim. En sonunda ceketimi de kollarımdan geçirdim ve kapıyı açtım.

Eylem tam kapının dibindeydi. Şaşırarak baktım yüzüne. Bakışlarım görünce, "Bir şey olduğu zaman daha erken geleyim diye bekledim burada." dedi. Bakışlarımı kaçırdım. Yanından geçip ayakkabı dolabına doğru yöneldim ve tam eğilip botlarımı alacağım sırada Eylem kolunu koluma dolayıp beni durdurdu.

Averda (gxg) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin