FİNAL

1.9K 129 82
                                    

Denize gitmiş, dipdibe, yanyana, beraber yüzmüş, birbirimizi batırmış, su savaşı oynamış, yarışlar yapmış, en sonunda da tek havluya sarılıp omuz omuza gün batımını izlemiştik. Lunaparka gitmiş, elele, gözgöze gezip, küçük çocuklar gibi eğlenmiş, hem pamuk şeker, hem elma şekeri yemiş, gece olunca da durmamış, sahile inerek bankların birinde yıldızları seyretmiştik. Caddeleri gezmiş, herkesin içinde öpüşmüş, danslar etmiş, her yere gitmiş, her kafede oturmuş, gördüğümüz her kediyi sevmiş, her köpeğin kafasını okşamış, ellerimizi birbirimizden asla ayırmamıştık.

Oturup birlikte maziyi düşünmüştük geceleri, geçmişin arsız rüzgarı ikimizi de sararken asla aramızdan geçemezdi çünkü biz ne olursa olsun buna izin vermemiştik. İlk günden ellerimizi birbirimize sardığımız gibi son gün de ellerimizi birbirimizden ayırmayacaktık çünkü biz buyduk. Kavgalar, soğukluklar, yaşanmışlıklar, geçmiş ve gelecek fark etmezsizin ne olursa olsun ayrı kalmayacaktık. Hep savaşacak, hep kazanacaktık çünkü biz bunu hakediyorduk.

Her şey bir cinayetle başlamıştı. Irmak'ı öldürmüş, görev için Eylem'in yanına alınmış, korunmaya muhtaç, savunmasız küçük bir kız gibi gösterilmiştim. Eylem beni evine almıştı; hiçbir şey bilmeyerekten beni korurken ben, ona hiçbir şey anlatmamıştım ve o Araf'la olan konuşmamızı duymasaydı ona hiçbir şey anlatmayacak, her şeyin açığa çıkmasını sağlamayacaktım. Her şeyi öğrendikten sonra beni bırakabilirdi, hayatına beni almayabilir, bana bir düşman gözüyle bakabilir, hatta beni tutuklayabilir, yıllarca benim ve ekip arkadaşlarımın hapis yatmasına sebeb olabilirdi. Ama o darmadumanken bile beni yanından ayırmayarak, yaralarını bana açıkça göstererek, içini benden gizlemeyerek, benimle beraber hem kendisini hem de beni iyileştirmişti.

Eylem yaşadığım bu hayatta görüp görebileceğim en olağanüstü kadındı.

Güçlüydü, omuzları dik, çenesi yukarıdaydı hep, yemyeşil gözleri dimdik bakar, asla kendisini ezdirmezdi. Her şeyi üstüne alır, her şeyi çözer, her şeyi halleder, her işin peşinden koşardı. Hayatı sevmez, bir kap yemek yer, işten eve evden işe gider, renkleri görmezdi. Hayır. Eylem yaşam enerjisiyle dolup taşan, hayatı, renkleri, eğlenmeyi seven birisiydi. Eylem paylaşırdı. Hem düşüncelerini, hem işlerini, hem de içini. Eylem susmazdı. Hep konuşurdu.

Geceleri gezmeyi seviyordu, müzikler dinliyor, yağmurlu günler evden çıkmıyor, kar yağınca da eve girmiyordu. Kahve yapmayı seviyor, benim yemeklerimden başka kimsenin yemeğini yemiyordu. Artık siyah pantolonlar yerine yeşil elbiseler vardı. Artık siyah gömlekler yerine beyaz etekler vardı. Artık siyah ceketler yerine kahverengi kazaklar, hırkalar vardı. Artık o upuzun, beline kadar gelen saçları yerine omzunun altında biten siyah saçlara, iki yana dökülen perçemlere sahipti. Saçlarını bana kestirir, okşatır, toplatırdı ve kimsenin dokunmasına izin vermezdi.

Ben kâhküllerini daha çok sevdiğini söylediğim zaman saçlarını uzatacağına ve kâhkül keseceğine söz vermişti. Neden saçlarını bana kestirdiğini sormuştum bir keresinde. Ben yamuk kesiyorum demiştim, onu kuaföre göndermeyi teklif etmiştim ama o, benim onlardan daha iyi kestiğimi iddia etmişti, hatta bunun üzerine kavga etmiştik. En sonunda saçlarını yine ben kesmiştim. Yemek konusunda da bu böyledi. Ne zaman bir kafeye gitsek asla memnun olmuyor, sen daha iyi yemek yapıyorsun, buraya boşuna geldik diyordu.

Sorun şuydu ki yaptığım yemekler ya yanıyor ya fazla tuzlu oluyor ya da pişmiyordu.

Gördüğü her yerde benim fotoğrafımı çekerdi. Bir çiçek bahçesinin önünden geçerken bana bir çiçek koparır, saçlarımın arasına iliştirirdi. Bir market alışverişi sonrasında en hafif poşetleri bana verir, ağırları kendisi alırdı. Bunun için defalarca kez tartışmıştık ama o bu düzene alıştığını, düzenini bozmak istemediğini bahane etmişti. Babasının evini satmış, küçük bir sahil kasabasında küçük bir ev almış, bahçesine çiçekler dikmiş, duvarları fotoğraflarımızla doldurmuştu.

Averda (gxg) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin