Simay'ı o gün polisler aldı, kaldığı yetimhaneye geri verildi, Mine tüm delilleri sildi ve polisler hiçbir sonuça ulaşamadı. Melek Simay'ı aldı, yaralarını sardı, ona baktı, saçlarını sevdi ve geceleri onun yanında kaldı; Simay her şeyi anlamıştı.
Melek Simay'ın sandığı kadar masum değildi. Arabada konuşulanlar gelip dönüyordu kafasında, taşlar yavaş yavaş yerine oturuyordu, Simay küçük olmasına rağmen her şeyi kavrıyordu; bu yüzden sık sık Melek'i ele veriyor, odada bas bas bağırıyor, ona zarar veriyordu.
Bir kaç hafta sonra Simay artık odasında değil bodrum katında yaşamak zorundaydı. Melek Simay'ın her şeyi mahvetmemesi adına onu bodruma kilitlemişti; bodrum katı geceleri soğuktu, fareler vardı ve içeride Simay'dan başka kimse yoktu.
Simay'ın kinini duvarlardan başka hiç kimse duymadı. Geceleri üşürken, fare seslerinden, yalnızlıktan korkarken, kapının aldındaki küçük boşluktan her gece bir el uzandı odaya; Poyraz her gece bodrum katına kaçıp Simay korkmasın diye elini ona uzattı, soğuk betonda uyudu, Simay'a küçük bir ekmek parçası uzattı.
Kimse Simay'ın delik deşik ellerini iyileştirmeye çalışmadı. İzler büyüdü, canını daha çok yaktı ve Simay bunları asla unutmadı.
Günlerinin, haftalarının, aylarının hatta belki de yıllarının böyle geçeceğini düşündü Simay. Geceleri için için ağladı, Poyraz Simay'ın gözyaşlarını kapı yüzünden silemedi, o da ağladı, o da Simay'la beraber üzüldü ve Simay'a söz verdi; bir kaç yıl istedi ondan.
Fakat haftalar sonra bodrum katına başkaları daha geldi.
"Kimse yok mu?" Küçük kapı boşluğundan içeriye fener ışığı doldu. Simay bu sesin Poyraz'a ait olmadığını anladı. Sustu ilk önce. Duvar köşesine sindi ve sesleri dinlemeye devam etti. "Birileri var mı orada?"
"Okan kır kapıyı." dedi birileri. "İçeride sanarım bir kız çocuğu var. Bu kız sanarım yirmi üç numara." Kapıdan sesler yükseldi. Simay, Poyraz'ın ona verdiği küçük mutfak bıçağını sıkı sıkı elinde tuttu. Bir kaç dakika sonra kapı açıldı, Simay'ın gözlerine fener ışığı doldu. Bıçağı öne doğru uzattı ve gözlerini kırpmadan karşısındaki adamlara baktı.
(Yazar notu; Simay normalde yirmi ikinci çocuktu. Fakat ben onu yirmi üç diye değiştirdim.)
"Yirmi üç numara," dedi kapıyı kıran adam. Bu sanarım Okan'dı. "Araf onu bulduk," dedi arkaya doğru. "Burada!" Simay bıçağı öne doğru savurmaya devam etti. "Kimsin sen?" dedi. "Sende mi onlardansın?"
"Sakin ol," dedi Okan. Araf telefonunu çıkarıp bir numara tuşlamıştı. "Sakin ol Simay. Kimlerdenim?"
Simay yaları kolunu öne doğru uzattı, "Bunu yapanlardan!" dedi sert bir şekilde. "Onlardan mısın?" Okan Simay'ın kollarına baktı. "Hayır," dedi sadece. "Ben onlardan değilim. Arafta onlardan değil."
Simay buna inanmadı. "Kimsin o halde?"
"Bunları sana Mine mi yaptı?"
"Mine'yi nereden tanıyorsun?"
"Ben onlardan değilim." dedi Okan keskin bir dille. "Ben oraya ait değilim. Ben, onların zehirledikleri çocukları bulup kurtaran grubun bir üyesiyim. Okan ben. Sende Simay olmalısın?"
"İsmimi nereden biliyorsun?"
"Namın duyuldu. Depodan kaçan ilk çocuksun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Averda (gxg)
Action+Beni kandırdın. -Evet. +Beni bir amaç uğruna kullandın. -Evet. +Benim güvenimi kazandın. -Evet. +Beni oyuna getirdin. -Evet. +Duygularımla oynadın. -Sana karşı olan duygularım gerçekti. +Yalan söylüyorsun. -Tüm bunları yaparken sana âşık olacağımı...