2.8

1.5K 163 123
                                    

Ben küçük bir odanın içinde, sandalyede otururken Eylem, tam önümde tüm bedenini sanki taşıyamıyormuş gibi duvara yaslamış, başını da tavana dikmişti. Ne görüyordu o tavanda, diye sordum kendi kendime. Aklındaki tilkiler ne fısıldıyordu ona? Yine de ağzımı açmadım. Onun yerine ellerimi masaya dayadım ve onu izlemeye başladım.

Bu odada daha önce bulunmamıştım. Bu odayı daha önce görmemiş, önünden geçmemiştim. Diğer sorgu odasına rağmen çok küçüktü. Loş aydınlandırma tam tepemdeydi. Tam on beş dakikadır aynı odanın içindeydik ama ne o konuşuyordu ne de ben ağzımı açıp tek kelime etmiyordum.

Anlat deseydi anlatırdım. Benim kaybedeceğim çok şeyim vardı fakat yine de o anlat deseydi ona her şeyi anlatırdım. Bana ne kadar kızarsa kızsın, ne kadar kırılırsa kırılsın beni satmazdı ama belki de bana arkasını dönerdi ve ben, bir daha onu göremeyebilirdim.

Bu odada bugün ne yaşanırsa yaşansın peşini asla bırakmayacaktım. Beni kendi elleriyle itse bile bu savaş meydanına beraber girmiştik, beraber de çıkmalıydık. Bundan aksi yaşanmazdı.

"Burayı özel olarak mı seçtin?" diye sordum en sonunda. "Burası daha küçük ve aydınlatması daha zayıf." Bir kaç saniye durdu. Ardından gözlerini tavandan çekti ve bana baktı. "Burası suçluları ağırladığım oda." dedi sakin bir sesle. Kaşlarımı kaldırdım. Başımı ağır ağır salladım ve "O halde doğru yerdeyim." diye mırıldandım.

Gözlerini sakince yeniden tavana dikti. Dakikalar sonra bana dâhi bakmadan, "Anlat." dedi sadece. "En başından en sonuna kadar. İzlerin nedenini anlat, o adamı anlat, şüphelerini anlat. İhtimalleri anlat." Durdu ve soluklandı. "Babamı anlat."

En başından anlat.

"Annemle babam yok." dedim tok bir sesle. "Neredeler bilmiyorum. Merakta etmiyorum. Daha bir kaç aylıkken yetimhaneye bırakılmışım. Onların kim olduğunu hiç merak etmedim ve onları aramadım da. Şuan aramaya çalışsam ikisini de bulurum. Fakat bunu istemiyorum."

"O gördüğün ve ilk başlarda sevgilim sandığın Poyraz'la da orada tanıştım. O benden biraz büyük. Her ne kadar bana abi olması gerekiyorsa da ona ben abla oldum. Onunla büyüdük. Her zorluklara rağmen. Onu da daha küçük yaşta yetimhaneye bırakmışlar. Bir de yetimhane müdürümüz vardı. Melek. Melek Soydan." O an Eylem'in gözleri bana döndü. "O tüm çocuklara anneydi. En azından öyle sanıyorduk."

"Onunla büyüdüm. Hep bizimle fotoğraf çekerdi. Sık sıkta çocukları evlatlık alırlardı. Herkesin ailesi oldu diye sevinirdik. Meğer öyle değilmiş. Meğerse bizi fotoğraflama amacı tamamen başkaymış. Bizi başkalarına gösteriyormuş ve onlara seçtikleri çocukları o veriyormuş."

"Küçükken kaçırıldım." dedim dan diye. "Yani kısmen. Ailem olacağını sandım. İlk başta istemedim. Ama Melek'e o çocuk çok dirayetli ve güçlü duruyor dememişler. Bir şekilde beni ikna etti. Poyraz'la ve tüm ev halkıyla vedalaştım. Eve gittiğimi sanıyorken beni bir depoya götürdüler. Çocuklar vardı. Hepsinin gözleri kırmızı, kollarıysa mosmordu ve ben neredeyse hepsini yetimhaneden tanıyordum."

"Uyuşturucu?" diye sordu Eylem. Başımı yavaşça salladım ve "Ta kendisi." dedim ona dorğu. Bu sefer o bana bakıyor, bense ona bakmıyordum. "O yaştaki çocuklara rağmen gerçekten de direncim yüksekti. Bu yüzden bana uyuşturucuyu kolay kolay enjekte edemediler. En sonunda depoda ben ve beni getiren kadından başka kimse kalmadı. Zaten oraya gittiğimizde de geceydi."

"Boş iğneleri koluma sapladı. Yetmedi, iğneyi koluma vurdu ve aşağıya doğru çekip iğnenin ucuyla beni yaraladı. Onu sinirlendirmiştim. En sonunda uyuşturucuyu bana enjekte etti ve gitti. Onlar farklı tip uyuşturucu getirip ilk önce çocukların üzerinde deniyen, daha sonra ise o malları satan bir çeteydi."

Averda (gxg) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin