2.3

1.7K 164 218
                                    

Sessiz sakin önümdeki tosttan büyük bir ısırık aldım. Arif gideli yirmi dakika olmuştu, gittiğinden beri ikimiz de sessizliğe yemin etmiş gibiydik. İkimizde sorgusuz sualsiz masaya oturmuş, tostlarımızı yemeye başlamıştık. Nedense ikimiz de onun getirdiği poğaçalara dokunmamıştık.

"Bugün merkeze uğrayacağım." dedi Eylem tostunun son lokmasını da ağzına atarken. Söylediğine şaşırmadım. "Arif'in dediğinden değil. İzel Karakurt dosyası için bir kaç evrak ve bilgi daha almam lazım. Önemli bir dosya." Başımı salladım. Ben Eylem'in susacağını sanarken Eylem, "Sende hazırlan." dedi. "Evde sıkılırsın. Gözümün önünde durman daha güvenli."

Beni evde sıkıldığım için mi yanına alıyordu yoksa beni yanında istediği için mi onunla gidiyordum bilmiyordum.

"Peki." dedim omuz silkerek. Onu sorgulamadım. Zaten evde oturmak dışında başka bir işim yoktu bu aralar. Ve açıkcası bu bana iyi geliyordu. Belirli bir yaşa kadar eğitimlerden geçmiştim, sonrasında koltuğu almak için çabalamıştım, hep direnmiş, yaralar almıştım. Fakat son aylarda işler böyle ilerlemiyordu.

Ve ben Eylem'e yavaş yavaş alışıyordum. Bunun düşüncesi garipti.

Ve bu sadece bir alışma değildi.

Ben masadan kalkar kalkmaz Eylem de benim arkamdan gelmeye başladı. Bir yandan da, "Bende giyineceğim." diyordu. "Üzerimi değişmem lazım. Senin de kıyafetlerini bavuldan çıkaralım artık. Benim dolapta boş yer çok."

Başımı salladım. Odaya girdim ve bavulumu alıp yatağın üzerine koydum. Fermuarı açtığım zaman içeriye göz gezdirdim. Kendime pantolon ve gömlek çıkardıktan sonra bavulun ağzını kapattım.

Eylem ise klasik simsiyah bir üst ve simsiyah bir alt seçmişti. "Her böyle mi giyinirsin?" diye sordum dayanamayarak. Gözlerini bana çevirdi ve "Anlamadım?" diye sordu. Önünde durduğum pencerenin perdesini araladım. "Bak," dedim. "Bahar geldi gelecek. Kuşlar uçuyor. Çiçekler açıyor. İnsanlar cıvıl cıvıl geziyor ortalıkta. Bulutlar bile renk değiştirdi. Neden hep siyah, ne var bu siyahta?"

"Bilmem," dedi Eylem şaşkınca. "Alışkanlık olmuş herhalde." Bu lafı daha yirmi dakika önce Arif'ten de duymuştum. "Alışkanlıklarını kırmak lazım o halde." dedim ve ilerleyip kendi bavulumun önünde durdum.

Ona siyah bir tişört çıkardım. Ardından altına bana bol ve uzun olan mavi bir jean çıkardığım zaman üzerine de yeşil kareli bir gömlek aldım. Dolabın yanına koyduğum yedek botlarımı da alıp tüm çıkardığım parçaları önüne koyduğum zaman, "Al," dedim. "Bunları giy."

Eylem bir bana bir de ona çıkardığım kıyafetlere dikti gözlerini. Ardından sorgulamadan, diretmeden ve reddetmeden üzerindeki tişörtünün uçlarını kavradı ve tişörtü başından çıkarıp yatağa attı. Gözlerimi kaçırıp kıyafetleri yatağa bıraktım. Kendi kıyafetlerimi aldığım zaman odadan çıkıp salonda giyinmek yerine onun gibi yapıp tişörtümü çıkardım ve seçtiğim gömleğin düğmelerini iliklemeye başladım.

Eylem giyinmiş öylece beni izlerken ben hâlâ düğmelerimi kapatamamıştım. Kaç yaşında olursam olayım düğmelerimi asla kendim kapatamayacaktım. Ben ikinci düğmeyi kapatıp üçüncü düğmeye geçerken Eylem birden tek elini belime dolayıp beni kendine doğru çevirdiği zaman onun yatakta oturmuş olduğunu gördüm.

Beni tam önüne getirdi. Ellerim iki yanıma düştü ve Eylem gömleğin düğmelerini kavrayıp teker teker kapatmaya başladı. "Çocuk musun sen?" dedi ılımlı bir ses tonuyla. "Bir düğmeyi bile kapatamıyor musun?"

Averda (gxg) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin