Derin bir nefes aldım ilk önce. Ardından kızaran yüzümü ellerimin tersiyle silip yaşlı gözlerimle Eylem'e baktım. Az önce yediğim tehditleri düşündüm, ölümü düşündüm, katili düşündüm, bana söylediği sözleri düşündüm.
Kimseye söylemeyeceksin demişti. Yalnız geleceksin demişti. Eğer söylersen bu sefer bıçağı Poyraz'a sonra da Eylem'e saplarım demişti. Fakat ben o kadar da aptal değildim. Bunları Eylem'den gizlemek ve o parka yalnız başıma gitmek en büyük yanlışım olurdu.
Bu yüzden tüm cesaretimi topladım ve "Az önce beni birileri sıkıştırdı." dedim. Eylem'in kaşları aniden çatıldı. "Bana Irmak'ın katili olduğunu, eğer bunu sana söylersem-" Eylem aniden kolumu kavrayıp beni arkasında alınca sırtına şaşkın sözlerle baktım.
Eylem etrafa bakmadı. Sadece beni kolumdan tutup yürütünce, "Ne yapıyorsun?" diye sordum. Bana cevap vermedi. Beni arabasına doğru yürüttü ve kaçamak bakışlarla etrafı taradı ama bunu kimseye belli etmedi.
İzlenildiğimizi düşünüyordu. Haklı da olabilirdi. Arabasının ön koltuğunu açtı ve beni oturttu. Ben öylece onu izlerken o, benim üzerime eğildi. Gerilemek istedim ama bu olmadı. Sıkıca topladığı at kuyruğu, benim yüzüme yüzüme değince sustum ama ona fark ettirmeden kesik bir nefes aldım.
Eğilip kemerimi kavradı. Emniyet kemerimi takar takmaz keskin bakışlarla doğruldu ve kapıyı sertçe kapatıp kendi yerine doğru adımladı. Az önce bana bakan gözlerle bu gözler kesinlikle aynı değildi.
Bu beni korkutuyor muydu? Ondan korkmazdım.
"Devam et." dedi ve arabasını çalıştırdı. "Bana Irmak'ın katili olduğunu, eğer bunu sana söylersem o bıçağı bu sefer Poyraz'a sonra da sana saplayacağını, beni de yarın akşam iki sokak ötedeki parkta beklediğini söyledi. Bir başıma gelmemi istedi ve bunu sana söylememem için bir sürü tehdit savurdu."
"Ama sen bana söyledin." dedi Eylem. Başımı salladım. Sesi fazla düşünceliydi. "Nasıl söylemeyebilirim ki?" diye sordum. "Bana sadece sen yardım edebilirsin. Beni sadece sen koruyabilirsin."
"Sırf bu mu yani?" diye sordu Eylem. "Eylem güçlü, Eylem polis, Eylem yapar, beni korur ve kollar, bana yardım eder.. Sadece bu mu benim hakkımda düşündüklerin?"
"Hayır." dedim hiç düşünmeden. "Sırf sen polissin diye bana yardım edersin yemedim. Sana güvendiğimden söyledim. Eğer yerinde sen değil de bir başka polis olsaydı bu kadar sakin ve açık konuşamazdım çünkü bu kadar çabuk güvenemezdim."
Hiçbir şey söylemedi. Sol eliyle yüzünü kavradı ve yüzüne düşen kâhküllerini arkaya attı. Sonra da eliyle sertçe direksiyonu kavradı. "Seni oraya polislerle göndermeliydim." dedi sadece. "Kafamı o kadar karıştırdın ki bunu o an düşünemedim, sadece sana ve yaralarına odaklanıp bunu düşünmedim. Ama düşünmeliydim. Seni yanlız bırakmalıydım. Seninle gitmeliydim."
"Şu durumda bile kendini suçlayamazsın." dedim. "Sen bir robot musun? Her şeyin en iyisini sen mi bilirsin? Müneccim olmak zorunda mısın? Geleceği görmek mi elinde yoksa?" Ona döndüm. "Nereden bilebilirdin Eylem?" diye sordum baskıyla. "O ara sokaklardan gitmemeliydim. Birini suçlamak zorundaysak suçlu benim. Fakat ben ne kendimi ne de seni suçlu görmüyorum. Bugün olmasa bile bir gün bunu yaşayacaktım."
"Müneccim değilim, geleceği görmüyorum ve robot da değilim. Polisim ben Simay. Baş komiserim. İşimi iyi yapan ve parmakla gösterilen biriyim. Elimin altında çalışanlarım var, hatta merkez müdürü bile benim elime bakıyor. Anlıyor musun? Bu yaşta buralara gelmek ne demek biliyor musun? Dikkat demek, sorumluluk demek, azim demek. Yanlışa hayatında yer yok demek. Ama bugün yanlış yaptım. Bu ihtimali düşünmeliydim. Seni ben götürmeliydim. Sadece.. " dedi. Dedi ama devamı getirmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Averda (gxg)
Action+Beni kandırdın. -Evet. +Beni bir amaç uğruna kullandın. -Evet. +Benim güvenimi kazandın. -Evet. +Beni oyuna getirdin. -Evet. +Duygularımla oynadın. -Sana karşı olan duygularım gerçekti. +Yalan söylüyorsun. -Tüm bunları yaparken sana âşık olacağımı...