SERDAR
İstanbul'a taşınalı iki ay olmuştu, Mirza'ya bulduğum, çalışma izni olan Türkmen bir bakıcıyla annemin omzundaki yük biraz da olsa azalmıştı.
Bahçe kapısından eve uzanan bozuk kaldırım yolda ilerlerken evden çıkan Mercen'e gözüme takıldı. Her Türkmen gibi çekik gözleri yüzünde ilk göze çarpan yerdi.
Beni görünce, bozuk aksanıyla, "Hoşgeldiniz Serdar Bey, ben de tam çıkıyordum," dedi.
Mesaisi yedide bitiyor olsa da, on beş yirmi dakika erken çıkmasına takılmamıştım. Mirza zaten çok hareketliydi, muhtemelen onu da yoruyordu.
Başımla hafif bir selam verirken; "Hoşbulduk," demekle yetindim.
"Erken çıktım ama otobüsü kaçırmayayım diye..." istemediğim halde açıklama yaparken, başımı sorun değil der gibi iki yana salladım. Mercen tekrar "İyi akşamlar size..." diyerek konuşmaya devam ederken anahtarla kapıyı açıp başım önümde "İyi akşamlar." diye mırıldanmıştım.
Yorgun adımlarla akşam güneşiyle aydınlanmış, sol taraftan boğazı gören salona doğru ilerlediğimde Mirza halının üzerinde oynarken annem ve Gülten koltukta oturmuşlardı.
Gülten arada gelir, annemle muhabbet ederdi. Annemin yalnız kalmamasına seviniyordum. Şayet boğulurcasına Samsun'dan kendimi atmak istediğimde ilk tercihimizin İstanbul olma sebebi de akrabalarımızın burada olmasıydı zaten...
Bana ilk seslenen Gülten olmuştu.
"Hoşgeldin Serdar abi! Yemek hazırlayayım mı ?" Sesi kulağıma gelse de, ona bakamayacak kadar yorgundum. "Hoşgeldin oğlum," diyen anneme bile 'Hoşbulduk' demeden;
"Ben biraz yorgunum yatacağım," dedim kendim bile zor duyduğum bir sesle.Halının üzerinde İkea'dan aldığım tren setiyle oynayan oğlumun umutla bana baktığını görmemle yorgunluğum kısa bir süreliğine de olsa kendini unutturdu. Hızla Mirza'ya doğru ilerleyip yanına çömeldim.
"Baba biraz yorgun babacım, uyanınca birlikte oynarız, tamam mı?" dedim yine ona da sorarak. Cevap vermese bile sürekli sorarak onu konuşmaya teşvik etmeye çalışıyordum. Ama ne yaparsam yapayım sanki nafile gibiydi.
Ellerimi yıkamadığım için Mirza'ya dokunmadan, gerisin geri antreye oradan da odama çıkmıştım. Elimi yüzümü yıkar yıkamaz ilk işim kıyafetlerimle kendimi yatağa atmak olmuştu.
Ne kadar uyudum bilmiyordum ama rüya bile görmemiştim öyle kendimden geçmiştim ki...
Kulağıma dolan ağlama sesleriyle uyandım.
Gözlerimi araladığımda hala karanlıktı.
Bir iki saniye ne olduğunu algılamaya çalışsam da, ağlayanın oğlum olduğunu idrak ettiğim vakit şimşek hızıyla ayağa dikildim.
Aceleyle Mirza'nın odasına ulaştığımda annemi yanı başında, Mirza'nın başına ıslak bezler koyarken bulmuştum. Bez değiştiğinde soğuğundan ürpererek çığlık atarak hepten ağlıyordu.
"Ateşi mi çıktı?!" dedim telaşla.
Annemin ise muhtemelen uykusuzluktan gözaltları morarmış ve yüzü beyazlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFTAR
General Fiction"Bu kadar şüpheye düştüysen gel bak anne, bakireyim ben!" dedim itiraz edercesine. Annem yüzünü iğrenç bir şey görmüş gibi kırıştırdı. "Bakireymiş! İçine girmeyince de bakireyim dersin tabi, oranı buranı ellettiysen bakire olsan ne olmasan ne?!" Ev...