SERDAR
Günler günleri kovalarken, havalar gittikçe ısınıyordu. Çengelköy'ün diğer semtlere nazaran çok daha varlıklı olan yeşillikleri ton ton canlılığa bürünürken, bana Samsun'dan daha iyi gelmeye başlamıştı.
İşten eve geldiğimde, her zamanki gibi annemin yorgunluktan perti çıkmıştı.
Arada temizliğe Aysun halamlara gelen kimse, bize de gelse de her gün müsait olmuyordu.Zaten bir halamlara gidiyor bir de bize geliyordu. Annem temizlikle uğraşmasa dahi yoruluyordu.
65 yaşında kendine zor yetiyordu aslında...
Yemek yemeden koltukta ayaklarımı uzatarak televizyonu açtım.Mirza ise annemin kucağında uyku saati geldiği için huysuzlanıyordu.
Annemin durumu da hiç iç açıcı değildi, gözleri kapanıyordu. Dört beş çocuğu olanlar neyi nasıl yapıyordu, aklım almıyordu...
Annesiz çocuk büyütmek, her zaman için zordu.
Anneme kolumu uzatıp;
"Ver bana Mirza'yı anne, sen de git uyu," dedim.Mirza annemin başörtüsünü çekiştirirken, annem zorlukla konuştu.
"Yok oğlum sen dinlen, işten geldin yorgunsundur, o huysuzlanır huysuzlanır birazdan uyur..."
Elimi 'getir' anlamında savururken; "Ya anne ver bana işte," dedim emreder bir tonda.
Mirza da zaten 'al beni.' der gibi bana kollarını uzatmıştı.
Annem Mirza'yı verdiğinde, arkamdaki kırlenti çekip ayaklarıma koydum. Kalın sesimle söyleyeceğim ninni çok iç açıcı olmayacağı için telefondan 'dandini' sini açıp, Mirza'yı ayağımda sallamaya başladım.Mirza telefondan açtığım 'dandini'sine, 'Iıı..ııı..' diyerek kendince tutturduğu bir melodide eşlik ediyordu.
Kırlettin iki kenarından tutmuş, Mirza'nın başının hafif sağa sola gidişini izliyordum. Uyumak istediği için gözlerini hafif yummuş baygın gibi sallamanın ritmine vermişti kendini.
Solumdan annemin çekingen sesi geldi."Evlensen mi Serdar?..."
Duyduğuma inanamayarak aniden anneme döndüm.
Annem bu konuda şaka yapabilecek kadar fevrileşmiş olamazdı.
Yorgunluktan saçmalıyordu muhtemelen.
Başka izahı olamazdı."Dalga mı geçiyorsun!" dedim gözlerimi kısmış tıslarken.
"Yalnızlık Allah'a mahsustur oğlum..." dedi sakin bir tonda, ellerini iki yana açmış bir şekilde.
"Yalnız değilim zaten anne, oğlum var bak. Ne evliliği ? Ben bir daha evlenir miyim? Ben bir kere yedim o kazığı!" dedim sinirle ateş atan gözlerimi sakinleşmek için uyuyakalmış Mirza'ya çevirirken.
"İkinci kez evlenen bir sürü insan var oğlum, neden hayatını mahvedesin?" dedi çok yumuşak bir sesle.
"Benim oğlum var ama anne!" dedim ona göre çok yüksek bir sesle bağırırken. Ardından kıpraşan Mirza'ya bakıp, yükselen sesime pişman oldum. Tekrar kısık sesle devam ettim.
"Lan annesi annesi! Öz annesi ne yaptı? Severek evlendim ne halt etti lan!" dedim anneme dönüp hesap sorarken. "Evlilik mevlilik yok anne!" diye ekledim ardından kafamı yukarı savurarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFTAR
Genel Kurgu"Bu kadar şüpheye düştüysen gel bak anne, bakireyim ben!" dedim itiraz edercesine. Annem yüzünü iğrenç bir şey görmüş gibi kırıştırdı. "Bakireymiş! İçine girmeyince de bakireyim dersin tabi, oranı buranı ellettiysen bakire olsan ne olmasan ne?!" Ev...