11.BÖLÜM

18.7K 1K 47
                                    

LEYLA

Mutfaktan akşam yemeği sesleri gelirken, ben odamdan hiç çıkmadım. Babamın ve annemin bakışlarıyla aşağılanmaya, hiç niyetim yoktu.

Annemin bir kaç kez; "Sakın Meltem'e söyleme evden kaçtığını ha! O da amcanlara söyler, sonra da bütün akrabalara rezil rüsva oluruz. Adını çıkarırlar sonra orada burada!" diye defalarca tembihlemesinden sebep son zamanlarda olanları kuzenim Meltem'e yani en yakın arkadaşıma dahi anlatamıyordum.

Kuzenim derken, Meltem aslında halamın torunuydu. Annesi benim kuzenimdi ama babannem babamı çok sonradan doğurduğu için halamın torunuyla ben, ancak akrandım.

Halam da kaçarak evlenmişti kızı yani Meltem'in annesi de. Babannem de...

Hatta Trabzon'un Beşikdüzü'nde kaçarak evlenenlerin sayısı, kaçmayarak evlenenlerin sayısından fazlaydı.

Alıp kaçiracağum senu diyen şarkıların da bundaki katkısı büyüktü. Ama benim babam çok gaddar olduğu için bu kaçanların kaçtığıyla birlikte vurulması gerektiğini düşünüyordu. Hatta yeğeni, yani Meltem'in annesi kaçtığında eline silahı alıp, ablasının kızını vurmaya yollara düşmüştü. Lakin babannem; "Eluni kana bulama uşağum, ha şimdu git o ablağa de ki; haçen onin kizu kaçti ya o ablan şimdu ne hissediyusa, ben de o Rıfki'ya kaçtuği vakit aynisuni yaşadum. Anaği anladun mi şimdu, de cel hemen geri!" diye telefonla babamı durdurmuş.

Bunu tembihleyen babannemin kendisi de gençliğinde topal ayağıyla aksayarak dedeme kaçmışlığı var tabii.

Büyük amcamın bütün kızları da kaçmış hatta sonra babamla aralarında malum senin kızlarını da göreceğiz muhabbeti geçmişti.
Ortanca amcamın bir kızı vardı o da evlenmeden hamile kalmış, hamileliğinin dördüncü ayında apar topar evlendirilmişti.

En küçük amcamın ise hiç kızı olmadığı için kendisine gıptayla bakılırdı.
Velhasıl sıra bendeydi ve akrabaların bütün gözleri benim üzerimdeydi. Tarih tekerrürden ibaretti.

Evlilik alın yazısıydı değişemezdi ama mutluluk yaptığımız tercihlerle bize gelirdi, kazanılabilirdi. Belki kazanılabilirdi...

Sadece gücümü toparlamaya ihtiyacım vardı.

Tavanı izlerken düşüncelerimden yastığımın altındaki telefonun titremesiyle çıktım.

Babam elimde telefon görüp tekrar sinirlenmesin diye mümkün mertebe telefonumu gizliyordum.
Telefonun ışığı, karanlık odamı aydınlattığında gelen mesajı okumaya çalıştım.

"Leyla ben Necat. Çöp dökmeye diye çık, aşağıdaki köşede bekliyorum. Şu evlilik işini konuşalım."

Kafamdan aşağı kaynar sular döküldü.

Bu nasıl bir emrivakiydi, gece gece çöp dökmeye diye çıkıp köşe başında evlilik konuşmak nasıl bir seviyesizlikti?

Sinirle çenem kasıldığında annemin bir yandan babamın bir yandan beni pazarlamasına bağıra bağıra ağlamak istedim. Kafamı yastığa gömdüğüm gibi bütün sesimi verdim. Çığlıklarım yastık kılıfında söndü.

Çığlıkların sesi ve duyulabilirliği kişinin gücüyle doğru orantılıydı.
Bir saat geçti ve telefonum mesaj gönderen numara tarafından aranmaya başladı. 3 cevapsız aramaya ulaştığı vakit bir mesaj daha geldi.

"Eşek başı mıyım lan ben?!! Bir saattir burada bekliyorum!"

Cevap vermedim, gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken yorgunlukla bastıran uykuya teslim oldum. Ama o kadar huzursuz ve bölük pörçük bir uykuydu ki dinlenmekten çok daha da yorulmuş gibiydim.

Gece bir ara telefonuma ardı ardına düşmüş mesajlara baktım.

"Nazlanırım diyorsun yani Leyla Hanım! Öyle olsun bakalım!"

"Bu seferlik alttan alıyorum ama bir dahakine böyle olmaz. Kapıyı basar alır çıkarım seni."

"İyi geceler de müstakbel kocana."

Son mesaja bir de gülücük işareti koymuştu.

Zengin olsaydım telefonumu duvara fırlatırdım.

GİRİFTARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin