Ben söylediklerinin şokuyla tepki veremezken Jimin sinirden kulaklarına kadar kızarmıştı. Jungkook geri çekilip bana göz kırptıktan sonra sınıftan çıktığında hala olduğum yerde duruyordum. Jimin'e bir şey demek ve dememek arasında kaldım çünkü şu an o kadar sinirli duruyordu ki onu böyle ilk görüşüm olabilirdi.
Ben ne yapacağımı düşünürken Jimin'in belime dolanan kolunu arkamızda durduğunu yeni fark ettiğim Jin tuttu.
"Jimin biraz sakinleş. Çıkıp dışarda konuşalım herkes bize bakıyor."
Jimin beyazı kendini sıkmaktan kırmızıya dönmüş gözlerini önce gözlerime çevirdi sonra da belimdeki kolunu çekip hızla sınıftan çıktığında arkasından Jin gitti.
"Hadi gel biz de çıkalım Minseo. Bence konuşmamız gereken konular var."
Taehyung'un sesiyle kendime gelirken arkamızda Hoseok ve Haru'yla birlikte sınıftan çıkıp Jimin'lerin peşine takıldık. Bahçedeki çardağa oturduğumuzda Jimin'in sinirden yüzü kıpkırmızı olmuştu. Yanında olmama rağmen ne söylemem gerektiğini bilmiyordum. Ben arada kalmışken sessizliği bölen Hoseok oldu.
"O size ne dedi?"
Dedikleri kafamın içinde yankılanırken tam cevap verecektim ki Jimin'in histerik gülüş atıp ardından konuşmasıyla susmaya karar verdim.
"Ne dedi biliyor musun Hoseok? 'Sevgilini beğendim Park Jimin. Güzel seçim. Sıkı tut da başkaları kapmasın.' dedi. Ne güzel değil mi? Ha bu arada daha çok eğleneceğini de ekledi tabii."
Duyduklarıyla onlar da şok oldu ama ben gerçekten bir şey yapmamıştım. Gelip bulaşan oydu. Kesinlikle suçlu olduğumu düşünmüyorum. Taehyung elini alnına vurup gözlerini kapattığında ona baktım.
"Yandık."
Jimin kendini sakinleştirmeye çalışırken Taehyung'un sesiyle ona döndü.
"Hem de ne yanmak. Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsun Minseo Hanım?"
Bu sefer sinirle Jimin'e dönen ben oldum.
"Ya ne bana yüklenip duruyorsun? Gelmiş bana bulaşıyor, saçma sapan şeyler söylüyor sussa mıydım? Sen dedin diye sınıfa gider gitmez yerimi değiştirdim. Hocanın olmadığını öğrendiğimizde Haru'yla birlikte tuvalete gittik. Geldiğimde eşyalarımı almış yine kendi yanına koymuştu. Onları almak için gittiğimde de bunlar oldu işte. Benim suçum ne? Kendisi bana bulaşmayı koymuş kafaya."
Benim de sinirlendiğimi anlayan Jin araya girdi.
"Tamam sakin olun. Birbirinize laf atmanın anlamı yok şuan. Minseo da haklı Jimin. Kız kaçtıkça o gitmiş üzerine."
Jimin oturduğu yerde doğrulduktan sonra ellerini masada birleştirdi ve muhattabına Jin'i aldı.
"Hyung ilk günden böyleyse diğer günler nasıl olacak? Ben Minseo'yu düşünüyorum. Kız zaten gün yüzü görmedi, ben onu buraya rahatlasın diye aldım. Jungkook başına bela olsun diye değil."
Ne Jungkook'muş arkadaş ya. Sanırsın İngiltere prensi.
"Ya bence abartıyorsunuz. Laf atıp sinir etmekten başka ne yapabilir ki? Ben de çenemi tutarım biraz sonra karşılık alamayınca sıkılır vazgeçer."
Jimin sözümün bitmesiyle gülmeye başladı. Neden güldüğünü anlamazken bu sefer Taehyung konuştu.
"Minseo, Jungkook vazgeçmez. Hele bir de sen onu terslemişsin. Bu onun daha çok dikkatini çeker çünkü bugüne kadar kimi istediyse altına aldı. Böyle biri reddedilmeyi kabul edemez."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
D-3 |Jungkook|
Fanfiction"Ben seni bir serçenin göz yaşı kadar seviyorum." "Serçeler ağladığında ölürler, sevgilim." "İlkbaharda toprağa cemre düştükten sonra yeşerir her yer. Yaz gelir dört bir yana. Garip bir telaş kaplar insanın içini, tuhaf bir heyecan. Her anını değerl...