"Jungkook ve Jihan aslında çok yakınlardı lisenin başında. Anne babaları ne kadar onları şirket için rakip olarak yetiştirmeye çalışsa da onların aralarından su sızmazdı. Jihan'ın kız arkadaşı vardı ve çok mutluydular. Sonra bi gün okula geldiklerinde Jungkook'un da Jihan'ın da ağzı yüzü dağılmıştı. Sonradan öğrendik ki Jihan kız arkadaşını Jungkook'la yakalamış. Aslında Jungkook'un da suçu yokmuş, kız orospu çıkmış. Jungkook'u sarhoş edip ondan faydalanmış. Jungkook ne kadar anlatsa da dinletemedi kendini. O günden sonra yan yana geçerken omuzları birbirine değse kavgaya girişiyorlardı. En sonunda Jihan geçen yıl İtalya'ya gitti. Uzun süredir ortalıkta görünmüyordu. Şimdiyse geri dönmüş. Döner dönmez de yine birbirlerine girmişler anlaşılan."
Haru'nun anlattıklarını büyük ilgiyle dinledikten sonra duyduklarım karşısında şok oldum. Jungkook suçlu muydu suçsuz muydu bilemiyorum ama Jihan denen çocuk gerçek anlamda üzülmüş olmalıydı.
"Asıl bomba, Jihan sizin sınıfa geldi."
"Desene aksiyonlu günler bizi bekliyor."
Haru'nun sırıtarak gülümsemesine ben dalgın bakışlarımla karşılık vermiştim. Bu gülebileceğim bir şey değildi çünkü belli
ki brbirlerine ciddi zarar veriyorlardı."Minseo bak bir şey olursa sakın karışayım deme."
Jimin'in sesiyle daldığım yerden geri çıkıp sohbete geri döndüm.
"Yok karışmam, yani benim karışabileceğim bir durum yok ortada."
"Biz söyleyelim de. Arada yanan sen olursun."
Dediklerine karşılık veremezken çalan zil ile hepimiz sınıflara dağıldık. Haru, Yoongi'nin yanındaki yerine geçerken ben de onların arkasındaki yerime geçtim. Jungkook başını masaya yaslamış, yüzü gözükmüyordu. Yoongi yanına oturan Haru'yla gülümseyerek sohbet ederken bakışlarımı hafif arkaya çevirdiğimde göz göze geldiğim kişiyle duraksadım. Gülerek gözlerimin içine bakarken bakışlarımı yanında oturan Namjoon'a çevirdim. Başını iki yana sallarken tam önüme dönüyordum ki gelen sesle tekrar döndüm.
"Merhaba, ben Jihan. Do Jihan."
Cevap verip vermemek arasında kalırken bakışlarım tekrardan Namjoon'u buldu. Yanındaki Jihan'a öldürücü bakışlarını yolluyordu.
"Merha-"
"Minseo önüne dön."
Jungkook'un boğuk gelen sesiyle lafım yarıda kesilirken Jihan'ın yüzündeki gülümseme daha da büyümüştü.
"Bingo. Tanıştığıma memnun oldum Minseo."
Olanları anlamaya çalışırken Jungkook bıkkınlıkla kafasını sıradan kaldırıp ben daha ne olduğunu kavrayamadan bileğimden tuttuğu gibi sınıftan çıkardı.
"Jungkook ders başlayacak, nereye gidiyoruz?"
Bir tepki vermeden bodrum kattaki müzik odasına girip kapıyı kapattı. Işık açık olmadığından gözlerimin alışmasını bekliyorken kendimi Jungkook ve duvar arasında sıkışmış buldum. Karanlığın içinde yıldızların hapsolduğu gözleri parlarken sinirli solukları yüzüme çarpıyordu. Stresten ve heyecandan ellerim titremeye ve terleme başlamıştı.
"J-Jungko-"
"O çocuktan uzak dur Minseo. Konuşma, bakma, onu gördüğünde yolunu değiştir. Hedefi sen olacaksın çünkü-"
Dikkatle dediklerini dinlerken son cümlesini tamamlayamamış kafasını öne eğmişti.
"Çünkü ne Jungkook?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
D-3 |Jungkook|
Fanfiction"Ben seni bir serçenin göz yaşı kadar seviyorum." "Serçeler ağladığında ölürler, sevgilim." "İlkbaharda toprağa cemre düştükten sonra yeşerir her yer. Yaz gelir dört bir yana. Garip bir telaş kaplar insanın içini, tuhaf bir heyecan. Her anını değerl...