20

163 13 19
                                    

Seni sevdim, seni birdenbire değil usul usul sevdim

Uyandım bir sabah' gibi değil, öyle değil

Nasıl yürür özsu dal uçlarına

Ve gün ışığı sislerden düşsel ovalara.

Susuzdu, suya değdi dudaklarım seni sevdim

Mevsim kirazlardan eriklerden geçti yaza döndü

Yitik ceren arayı arayı anasını buldu

Adın ölmezlendi bir ağız da benden geçerek

Soludum, üfledim, yaprak pırpırlandı Ağustos dindi

Seni sevdim, sevgilerim senden geçerek bütünlendi

Seni sevdim küçük yuvarlak adamlar

Ve onların yoğun boyunlu kadınları

Düz gitmeden ülkeyi bir baştan bir başa

Yalana yaslanmış bir çeşit erk kurulmadan önce

Köprüler ve yollar tahviller senetler hükmünde

Dışa açılmadan önce içe açılmadan önce kapanmadan önce

Nehirlerimiz ve dağlarımız ve başka başka nelerimiz

Senet senet satılmadan önce

Şirketler vakıflar ocaklar kutsal kılınıp

Tanrı parsellenip kapatılmadan önce

Seni sevdim. Artık tek mümkünüm sensin.

.

İlkbahar gelip yaz telaşı başladığında insanın içinde tuhaf bir heyecan olurdu. Çocukların neşeli sesleri hayatın aşındırmış olduğu asfaltlarda top oynarken yayılırdı etrafa. Kışın ayrı bir özelliği varken yazın bambaşka bir heyecanı vardı. Kış ne kadar güzel olsa da herkes çekilirdi inzivaya. Yalnızlık mevsimiydi kış. Yazın ise dökülürdü herkes sokağa. İnsanın içi kıpır kıpır olur, dinmek bilmezdi enerjisi.

Ben de hayatımın kış mevsimini atlatmış, baharın ilk filizlerini taşıyordum yüreğimde. Kış bitimi toprağa düşen cemre gibi düşmüştü hayatıma Jungkook. O geldiğinde açmıştı ruhumun solmuş tüm çiçekleri. İçimdeki çocuk inzivasından kurtulmuş, ortalıkta koşuşturuyordu deli gibi.

İçimdeki o çocuğu durduramıyordum.

Çok beklemişti o, bu yazın gelmesini. Şimdi içini ürperten soğuk çekilmiş, yerini insanın içini kıpır kıpır yapan sıcaklığa bırakmışken içimdeki çocuk kesinlikle durmak istemiyordu.

Hadi diyordu, yapalım. Bugüne kadar yapamadığımız ne varsa yapalım. Ben bu cemreyi çok bekledim. Biz, bu yazın gelmesini 19 yıl bekledik.

"Daldın gittin yine."

Saçlarımı okşayan elleri bir anlık duraksarken göğsündeki başımı kaldırıp birleştirdim gözlerimizi. Birleştirir birleştirmez kaşları çatılırken gözlerinden endişe geçti.

"Hey, neden ağlıyorsun?"

Ağlıyor muydum? Farkında bile değildim. Bahar yağmurlarımdı belki de. Yazı o kadar çok beklemiştik ki mutluluktan döküyorduk belki de yaşlarımızı.

"Minseo, bebeğim artık ben varım. Hiçbir şey için ağlamanı istemiyorum. Ha, ille de ağlayacağım diyorsan sebebini söyle mutluluktan da olsa üzüntüden de olsa beraber ağlayalım."

D-3  |Jungkook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin