Seni sevdim, seni birdenbire değil usul usul sevdim
Uyandım bir sabah' gibi değil, öyle değil
Nasıl yürür özsu dal uçlarına
Ve gün ışığı sislerden düşsel ovalara.
Susuzdu, suya değdi dudaklarım seni sevdim
Mevsim kirazlardan eriklerden geçti yaza döndü
Yitik ceren arayı arayı anasını buldu
Adın ölmezlendi bir ağız da benden geçerek
Soludum, üfledim, yaprak pırpırlandı Ağustos dindi
Seni sevdim, sevgilerim senden geçerek bütünlendi
Seni sevdim küçük yuvarlak adamlar
Ve onların yoğun boyunlu kadınları
Düz gitmeden ülkeyi bir baştan bir başa
Yalana yaslanmış bir çeşit erk kurulmadan önce
Köprüler ve yollar tahviller senetler hükmünde
Dışa açılmadan önce içe açılmadan önce kapanmadan önce
Nehirlerimiz ve dağlarımız ve başka başka nelerimiz
Senet senet satılmadan önce
Şirketler vakıflar ocaklar kutsal kılınıp
Tanrı parsellenip kapatılmadan önce
Seni sevdim. Artık tek mümkünüm sensin.
.
İlkbahar gelip yaz telaşı başladığında insanın içinde tuhaf bir heyecan olurdu. Çocukların neşeli sesleri hayatın aşındırmış olduğu asfaltlarda top oynarken yayılırdı etrafa. Kışın ayrı bir özelliği varken yazın bambaşka bir heyecanı vardı. Kış ne kadar güzel olsa da herkes çekilirdi inzivaya. Yalnızlık mevsimiydi kış. Yazın ise dökülürdü herkes sokağa. İnsanın içi kıpır kıpır olur, dinmek bilmezdi enerjisi.
Ben de hayatımın kış mevsimini atlatmış, baharın ilk filizlerini taşıyordum yüreğimde. Kış bitimi toprağa düşen cemre gibi düşmüştü hayatıma Jungkook. O geldiğinde açmıştı ruhumun solmuş tüm çiçekleri. İçimdeki çocuk inzivasından kurtulmuş, ortalıkta koşuşturuyordu deli gibi.
İçimdeki o çocuğu durduramıyordum.
Çok beklemişti o, bu yazın gelmesini. Şimdi içini ürperten soğuk çekilmiş, yerini insanın içini kıpır kıpır yapan sıcaklığa bırakmışken içimdeki çocuk kesinlikle durmak istemiyordu.
Hadi diyordu, yapalım. Bugüne kadar yapamadığımız ne varsa yapalım. Ben bu cemreyi çok bekledim. Biz, bu yazın gelmesini 19 yıl bekledik.
"Daldın gittin yine."
Saçlarımı okşayan elleri bir anlık duraksarken göğsündeki başımı kaldırıp birleştirdim gözlerimizi. Birleştirir birleştirmez kaşları çatılırken gözlerinden endişe geçti.
"Hey, neden ağlıyorsun?"
Ağlıyor muydum? Farkında bile değildim. Bahar yağmurlarımdı belki de. Yazı o kadar çok beklemiştik ki mutluluktan döküyorduk belki de yaşlarımızı.
"Minseo, bebeğim artık ben varım. Hiçbir şey için ağlamanı istemiyorum. Ha, ille de ağlayacağım diyorsan sebebini söyle mutluluktan da olsa üzüntüden de olsa beraber ağlayalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
D-3 |Jungkook|
Fanfiction"Ben seni bir serçenin göz yaşı kadar seviyorum." "Serçeler ağladığında ölürler, sevgilim." "İlkbaharda toprağa cemre düştükten sonra yeşerir her yer. Yaz gelir dört bir yana. Garip bir telaş kaplar insanın içini, tuhaf bir heyecan. Her anını değerl...