"Jimin b-"
Gözleri kıyıya vuran dalgaları izlerken yüzünü bana çevirmeden sözümü kesti.
"Minseo, bunu seni yargılamak ya da azarlamak için sormadım. Gerçekten doğru düzgün konuşalım diye getirdim buraya. Şimdi tüm gerçekliğiyle olayı bana anlatır mısın?"
Bana böyle yaklaştığında ben yalan söyleyemezdim ki. Gerçekten sadece beni dinlemek için burdaymış gibiydi. Yüzünde sinire dair tek bir mimik yoktu.
"Biz Haru'yla okul çıkışı kafeye gittik. Biraz sonra da Haru'nun arkadaşları geldi."
Derin bir nefes çekip denizin soğuk ve yosunlu kokusunu ciğerlerime hapsettikten sonra olan her şeyi anlattım.
"İşte pansuman yaptıktan sonra da Yoongi'ye bizi eve bırakmasını söyledik ama yorgun olduğunu, bırakamayacağını söyledi. Bizim de taksi paramız yoktu, mecbur orda kaldık."
Anlattığım her şeyi baştan sona hiç kesmeden dinledi. Sadece Jungkook'la yakınlaştığımız anları anlatmamıştım, onun dışında her şeyi olduğu gibi anlattım.
Geldiğimizden beri ilk kez yüzünü bana çevirip gözlerini gözlerime sabitlediğinde Jimin'in gözlerinde daha önce hiç görmediğim bir duygu vardı.
"Bana neden yalan söyledin dün gece?"
Mahcup bakışlarımı ellerime indirip parmaklarımla oynamaya başladım.
"Saat geç olmuştu, sen kızarsın diye telefonda anlatamadım."
"Ya başınıza bir şey gelseydi?"
"Jimin özü-"
"Minseo bana anlatsaydın hiçbir şey demeden gelir sizi ordan alırdım. Sen de daha 3 haftadır tanıdığın herifin evinde kalmak zorunda kalmazdın. Neden bana yalan söylüyorsun Minseo? Ben seni koruyup kollamaya çalıştıkça sen neden bana yalan söyledin?"
Sonuna kadar haklıydı. Şu an bana bağırmakta da haklıydı. Azarlamak için getirmedim diyordu ama şu an ne kadar kızsa hakkıydı.
"Jimin ben özür dilerim. O an ne tepki vereceğini bilemedim."
Gözlerim dolarken ağlamamaya çalışıyordum. Jimin küçük eliyle çenemden hafifçe tutup başımı kaldırmamı sağladığında dolu gözlerimle karşılaşınca gözlerindeki sinirin uçup gittiğine an be an şahit oldum.
"O çocuğu seviyor musun?"
Ben de buna cevap arıyordum ya zaten. Bu sevgi değildi. Sadece kokusu huzur veriyordu, kendimi yanında güvende hissediyordum, dudakları, dokunuşları bana huzur veriyordu. Belki de bu sevgiydi.
"Minseo seviyor musun?"
Kendimi ağlamamak için zor tutarken burnumu çekip ellerime indirdim bakışlarımı tekrardan.
"Bilmiyorum Jimin. Bu hissettiğim ne bilmiyorum. Nasıl anlatabilirim sana onu da bilmiyorum. Sadece tek bildiğim güvenmiyorum."
Bir damla yaş göz pınarlarımdan aşağıya doğru akıp güneşin batmaya başlamasıyla birlikte soğumaya başlayan kumlarla buluştu.
Jimin çenemdeki elini çekip kollarını etrafıma sardığında ben de iki kolumu sardım beline. Ben içli içli ağlarken Jimin sadece sarılıyordu.
Bir süre öyle kalıp ayrıldıktan sonra Jimin iki elini yanaklarıma koyup baş parmaklarıyla göz yaşlarımı sildi.
"Üzülmen, benim bu hayatta isteyeceğim en son şey Minseo. Sen benim küçük kardeşimsin. Ben her ne olursa olsun yeri gelince bir abi, yeri gelince bir arkadaş olarak hep yanında olacağım. Nasıl hareket etmek istiyorsan öyle hareket et. Senden tek istediğim kendini üzeceğin bir tercih yapma. O kadar insan varken Jungkook olmak zorunda mıydı Tanrı aşkına?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
D-3 |Jungkook|
Fanfiction"Ben seni bir serçenin göz yaşı kadar seviyorum." "Serçeler ağladığında ölürler, sevgilim." "İlkbaharda toprağa cemre düştükten sonra yeşerir her yer. Yaz gelir dört bir yana. Garip bir telaş kaplar insanın içini, tuhaf bir heyecan. Her anını değerl...