32. BÖLÜM: DOMATES ve KREMA

6K 522 108
                                    

"İğrenç bir gün!" Titreyerek ceketimi çıkarırken Kai ellerini saçlarında gezdirerek su damlalarının etrafa saçılmasına sebep oldu.

"Anlamadım ki! Hani yaz geliyordu?" Öfke ile mırıldanırken sırılsıklam olmuş ceketini çıkarıp askıya astı.

Bugün günler sonra bastıran yağmurdan dolayı normale nazaran oldukça az müşteri karşılamıştık. Bu sebeple şefler gece vardiyasına kalmamız şartıyla gün içerisinde otelimize dönüp uyuyabileceğimizi söylemişlerdi.

Jack geçen hafta bizim yerimize çoğu nöbeti devraldığı için bugün ondan gelmemesini istemiştik. Bu tempoya alışkın olsa da bu kısa tatili kaçırmamak için kabul etmişti elbette.

Şimdi ise saatler çoktan geceyarısını geçiyordu. Ve hala bardaktan boşalırcasına yağan yağmur bugün tek tük misafirimizin olacağının habercisiydi.

Saçlarımdaki fazla suyu askının yanında sıkarken hasta olmamayı umdum. Üzerime aptallık edip oldukça ince bir ceket almıştım.

"En azından yorulmayacağız." Diyerek iyi tarafından bakmaya çalıştığımda Kai bariz bir şekilde göz devirdi.

"Tam da uykumun en güzel yeriydi." Dedi hülyalı hülyalı. Bu aptal haline gülüp şuanda bir işimiz olmadığı için bar taburelerinden birine oturdum.

"Bir şeyler içer misin?" Kendine küçük bir bardak tonik alırken omzunun üzerinden bana sordu. İş saatleri içinde bir şeyler içmemiz katiyen yasaktı. Yani şans eseri birine yakalanmamız halinde iyi bir fırça yiyip, kovulabilirdik. Fakat gün boyu ulaşamadığım Rüzgar başımı öylesine ağrıtmıştı ki o bir bardak tüm sorunlarımı çözer gibiydi...

Kai başımı onaylarcasına sallamama oldukça şaşırsa bile itiraz etmeden önüme bir bardak bıraktı.

"Eğer kötüysen gidebilirsin." Dedi ardından.

"Bunu şimdi mi söylüyorsun?" Dehşetle bağırdım. "Otelden buraya bu kadar yol teptikten sonra mı?" Kai yaramaz bir çocuk gibi omuz silkti.

"Yani gitmiyor musun?" Dedi cevabını bilmiyormuş gibi.

"Sanmıyorum." Dedim sakinleşerek. "Biraz kafa dağıtırım hem belki." Shot bardağını tepeme dikerken acı sıvı genzimi yakarak boğazımdan geçti. Yüzümü buruştururken bardağı masaya vurdum.

"Neden? Ne oldu?" Kai tedirginlikle sordu.

Bir an için ona bir haftadır sadece bir kaç cümle konuşabildiğim Rüzgar'ı ve bunun nasıl içime battığını anlatmak istesemde tek yaptığım başımı iki yana sallamaktı.

"Yorgunum sadece." Az uyumaktan kaynaklı kapanan gözlerimi açık tutmaya zorladım. Fakat fazla dayanamadan alanımı tezgaha yaslamış başımı kollarımın arasına gömmüştüm.

"Otele dönünce uyumadın mı?" Dedi endişelenmiş gibi. Dudaklarımdan basit bir 'cık' sesi döküldü. "Neden?" Tatmin olmayarak sordu.

"Rüzgar'a ulaşmaya çalıştım. Fakat tüm hafta boyunca yaptığını yapıp sanırım beni görmezden geldi." Kai düşünüyor olmalıydı ki sözlerim üzerine sessizleşmişti. Ben de bu sırada dün akşam, son kez konuştuğumuzda verdiği bir kaç isteksiz yanıtı hatırladım.

Alt dudağımı dişlerken gözlerim açık olsaydı bulanık göreceğimi düşündüm.

"Ona bunu söyledin mi?"

"Ona söylemek istediğim o kadar çok şey varki... Beni görmezden geldiği için kırıldığımı söylemek son sıralardaydı."

"Saçmalıyorsun..." Dese de sesi kendinden pek emin değildi. Ne de olsa Rüzgar'ı sadee benim anlattığım kadar tanıyor ne yapıp ne yapamayacağından emin olamıyordu.

Yes CHEFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin