Rüzgar'dan.
Bir başka bardak elimden çıkıp barmenin önüne kayarken adamın gözlerinden geçen tereddüt kırıntıları ile yalnızca başımı salladım.
Daha öncesinde herhangi bir tanışıklığımız olmadığı için devirdiğim onlarca bardak karşısında beni uyarmak gibi bir çaba da bulunmamış, işini sessizce yapmaya devam etmişti.
Ağırlaşan gözkapaklarımı zorla aralayarak telefonumun ekranında açık olan mesajlaşma paneline baktım. Kiraz onunla acilen konuşmamız gereken şeyler olduğunu söylememe rağmen beni bir türlü arayamamıştı. Yalnızca zaman bulabildikçe özür mesajları atıyordu. Çalışma saatlerinin ne kadar yoğun olduğunu bildiğim için ona kızamıyordum. Fakat böyle de yapamıyordum işte...
Yarım saat önce attığı ancak klavyeyi artık bulanık gördüğüm için cevaplandıramadığım mesajına baktım bir kez daha.
"Saat geç oluyor. Senin için bir taksi çağırmamı ister misin?" Kapanma saati yaklaştığı ve ben bu halde araba kullanamayacağım için nezaketle soru soran çalışana çevirdim başımı.
"Daha değil." Dedim zihnim hala sadece Kiraz ile dolu olduğu için. Adam başını eğip tekrardan işine döndü. Bu sırada bir başka bardak gini dudaklarıma götürdüm.
Bir yandan kusma isteğimle boğuşurken diğer tarafta boğazımdaki yumruyu yutmaya çalışıyordum.
Halbuki sadece onunla konuşabilsem bunlara hiç gerek olmayacaktı...
Başımı ellerimin arasında alırken saatlerdir burada pineklediğim için kendimi kötü hissettim. Hiçbir açıklama yapmadan restorandan çıktığım için sayısız çağrı almış fakat sadece Mehmet abiye rahatsız olduğumla alakalı bir mesaj atmıştım.
"Bira." Kendi kendimi yiyip bitirdiğim sırada yanımdaki bar taburesine oturan adam ile bir kez daha sarhoş olduğuma kendimi inandırdım. Ne de olsa bunun başka bir açıklaması olamazdı.
"Ah çok pardon!" Barmen telaşla bağırınca başımı yasladığım elimden çekip o tarafa bakma zahmetinde bulundum.
"Önemli değil." Barbaros karşısındaki adamı ikna etmeye çalışarak pantolonunu dökülmüş birayı bir tomar peçete ile kurulamaya çalıştı.
Kaşlarım havalanırken içine bulunduğum durumdan gün boyunca ilk kez rahatsız oldum.
Barbaros barmenin döktüğü birayı temizlerken bir an için başını kaldırdı. Tamda o sırada göz göze geldik. Önce dikkatsiz bir bakışla baktığı için başını tekrardan eğse bile kıvırcık buklelerinin arasındaki laciverte dönük mavilerinin şaşkınlıkla parlaması uzun sürmedi.
"Merhaba." Beni görmeyi beklemiyormuş gibi kekeleyerek selam verdi.
"Merhaba." Konuşacak pek bir enerjim olmadığı için zar zor fısıldamıştım.
Ona bakmayı kesip dikkatimi kendi, aşırı eğlendiğim, muhteşem geceme çevirdim. Bir kolumu masaya yaslayıp başımı da sırtım Barbaros'a dönük olacak şekilde koluma yatırdım. Boş bardağın ağzında gezinen parmağımı gözlerimle takip ederken derin bir nefes aldım.
"Sen iyi misin?" Barbaros'un kararsız sesi ile gözlerimi tahammül edemeyerek kapattım. Gerçekten benimle şuan konuşmasına hiç ama hiç gerek yoktu.
"Evet."
"Pekala..." Harfleri uzatarak beni onaylarken yenilenen bardağının masaya bırakılma sesini işittim. "Konuşmak ister misin?" Dedi ondan en son duymayı beklediğim şeyi dile getirerek.
"Biz mi?" Düşünemeyecek kadar sarhoş olabilirdim. Fakat bu onu alaya almama engel değildi.
Başımı kaldırıp sırıtarak gözlerine baktığımda tereddüte düşmüş gibi dudağını öne büktü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yes CHEF
Fiksi Umum(DÜZENLENECEK) Mutfak kendimi tek kendim gibi hissettiğim yerdi. Ve bir yıl boyunca oradan uzak kalmak eziyetten başka bir şey değildi. Geri döndüğümde beni karşılayacak olan şeyin sıcak tavalar, yemek kokuları, baharatlar, meyveler, sebzeler, çeşit...