2. BÖLÜM: MENEMEN ve EKMEK

12.5K 733 124
                                    

Kapı sonunda açılınca sabah doğum günü kızının yanında gördüğüm muhtemelen annesi olan genç kadın şiş gözlerle dışarı çıktı. Rüzgar'ın öne çıkması ile sertçe yutkundum. Yapmadığım bir şey için özür dileyecektim. Kim bu durumdan mutlu olabilirdi ki?

Sarışın kadın bizi görünce ifadesi bir anda sertleşti.

"Restorant adına özür dilerim. Kızınızın tüm bakım ücretleri ve doğum günü partisinin tüm masrafları tarafımızca karşılanacak."

"Pastayı kim hazırladı?" Buz gibi sesi çenemi sıkmama sebep oldu.

Tuna yavaşça öne çıktı.

"Seni tanırım Tuna..." Kadın bir anda beklemediğim şeyler söyleyince anlık olarak duraksadım. "Şeftalinin oraya girmesine kim sebep oldu?" Gözleri Tuna dışında hepimizde dolaştı.

Kimse tek kelime söylemeyince konuşması gereken kişinin ben olduğumu anladım.

"Ben efendim."

Saygını bozma ve boyun eğ. En kolay bu şekilde kurtulursun.

Rüzgar'ın verdiği tavsiyeler bunlardı. Bende öyle yaptım. Başımı eğdim ve sözlerini bekledim.

"Kızımın başına ne gelebileceğinin farkında mıydın?" Öfke ile tısladı.

"Tüm içtenliğim ile özür dilerim." Artık şüphe tohumları her tarafımı sarmıştı. Gerçekten yanlışlıkla şeftali doğramış olmalıydım. Başka açıklaması olamazdı.

"Özür dilemen bunu geri çevirmiyor anlamıyor musun?" Üzerime doğru bir kaç adım atınca refleksle geriledim ve bir elimi kaldırdım.

"Bakın," Rüzgar'ın söylememem konusunda arabada deli gibi tembihlediği şeyler dudaklarımdan dökülmeye başladı. "Tuna beni uyardı. Ben doğramadığıma eminim. Kızınızın başka bir şekilde şeftali yemiş olmasının ihtimali yok m-"

Kafam yana döndü. Yanağımdaki yanma ile boğazımda sert bir düğüm oluştu. Kulağım çınladı ve yüzüğünün çarptığı dudağımda ufak bir patlak oluşmuştu.

Tekrardan ona dönmedim. Bedenim tir tir titrerken duvara bakmaya devam ettim.

"Kızıma şeftali mi verdim yani?!" Bağırmaya başladığı sırada yavaşça bedenim doğruldu. Başımı eğmekten vazgeçip dik tuttum.

Elimin tersi ile çeneme yayılan kanı sildim.

"Ben çıkıyorum." Dedim arkama dönüp asansörlere ilerlerken. Kadının hala arkamdan çığlık çığlığa bağırdığını duyabiliyordum. Ama daha fazla durmam demek ona daha çok bağırma ihitmalim oluşması demekti. O kadına zarar veremezdim. İşten kovulurdumki bu da sicilime işlenirdi.

Nasıl geçtiğini bile net hatırlamadığım sarsıntılı bir otobüs yolculuğu sonunda eve ulaştım. Bu sırada telefonuma düşen çağrıları duyabiliyor fakat hiçbirini açmıyordum. Muhtemelen "ekip"ten birileriydi. Yani konuşmak isteyeceğim son kişiler.

Yorgun bir şekilde üzerimi değiştikten sonra Masa başına oturup temiz bir sayfa çıkardım.

***

Derin ve son bir nefes alıp elimi kaldırdım. Kimseye yakalanmak istemiyordum bu yüzden hızlıca kapıya vurdum. Mehmet abi içeri girmemi söyleyince sessizce kulpu indirdim. Fakat yanlış yerde saklanıyordum.

Rüzgar saat sabahın yedisi değilmiş gibi Mehmet abi ile kahve içiyordu. Bu işleri biraz daha yorucu hale getirecekti.

"Ah, hoşgeldin." Mehmet abi hızlıca ayağa kalktı. Düşündüğümün aksine öfkeli değildi. Halbuki Rüzgar muhtemelen dün bir kızı zehirlendiğimi ona koşarak gelip anlatmıştı. Neden hala gülümsüyordu?

Yes CHEFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin