33. BÖLÜM: KOKTEYL ve AĞRI KESİCİ

6.1K 471 153
                                    

"Sanmıyorum. Akşam müsait olmayız."

"Dün geleceğini söylemişti ama."

"Ama akşam müsait olmayız." Rüzgar ikaz edici bir sesle yineledi.

"Pekala..." Kai ağzının içinde homurdandı. "Bir de geçen gün için..." Kapı biraz daha aralanıp ses çıkarmadan geri kapandı. Bu sonunda gözlerimi açarak yataktan çıkmama sebep oldu.

Üzerimdeki kısa gecelik hava pek serin olmasa da üşümeme sebep olduğu için hızlıca sabahlığımı omuzlarıma aldım. Tam kapıya ilerlediğim sırada ise benim alana gerek kalmadan tekrardan aralandı. Çıkmadan önce komodinin üzerindeki kartı almayı akıl edebilen yarı çıplak bir Rüzgar görüş açıma girdi.

Gülümsemem ben farkına bile varmadan dudaklarıma yerleşmişti.

"Günaydın." Dediğimde iki elinde belime yerleşmesi çok uzun sürmemişti. Yüzünde hala uykulu bir ifade ile üstten üstten bana baktı.

"Günaydın." Yeni uyandığı için pürüzlü çıkan sesi ile dudaklarımı birbirine bastırdım. Bazen kendimin bile şaşıracağım şeylerden etkileniyordum... Ve karşımdaki kişinin Rüzgar gibi biri olması da işimi hiç kolaylaştırmıyordu.

"Kai mi gelmiş?" Sabah normal zamanda olanın aksine kapım oldukça kibar çalınmıştı. Kai bundan önce beni uyandırmaya geldiğinde genellikle küfürler ederek kalkmama sebep olsa da bugün kapıyı çaldığını bile duymamıştım. Fakat Rüzgar duymuş ve öfkeli homurtular ile beni uyandırmamak için çabalayarak dikkatlice yataktan çıkmıştı. Gerçi o kollarını benden çektiği an ürpererek uyanmıştım fakat sıcacık yataktan çıkmak çok zor gelmişti...

"Evet. Akşam gelip gelmeyeceğini sordu. Sanırım daha önce plan yapmışsınız." Beni itiraz edemeyeceğim bir şekilde ufak adımlarla yatağa iteledi.

"Ve sen ne dedin?" Hala dağınık olan yatağın içine girdiğimizde daha giyeli dakikalar olan sabahlığı geri çıkardım. Rüzgar'ın gözleri muzip bir ifade ile çıplak omuzlarım da gezinirken ne konuştuğumuzu unutmuş gibi bir hali vardı. Gözlerimi devirip ona sırnaştığımda beni reddetmeyip kollarını sıkıca sardı. Bir eli ezbere bildiği şekilde vücudumun altından geçmişti.

"Gitmeyeceğimizi." Dikkatini tekrardan toparladığında konuştu. Ellerimi onun çıplak göğsünün üzerine yerleştirdiğim sırada eğilip saçlarımın arasına anlamadığım mırıltılarla öpücükler bırakmaya başladı.

"Neden? Carlos ve Daniel'de orada olacaktı. Dün daha sonra birlikte gitmek istediğini söylemedin mi?" O aptal buluşmaya zorla götürülmek istenmiş olabilirdim. Ve Rüzgar'ın beni kurtardığınında hayli hayli farkındaydım. Fakat bu onu sinir edemeyeceğim anlamına gelmezdi.

"Öyle mi?" Bir anda ciddileşerek benden hafifçe uzaklaştı. Düşünceli bir hale bürünmüştü. Bende bu sırada dün gece ağlamaktan bulanık gördüğüm için düzgünce inceleyemediğim çehresine dikkatle baktım.

Gözleri şişmiş ve biraz morarmıştı. Ne kadar göz yaşı döktüğü düşünülürse aslında kötü gözükmüyordu. Yanaklarındaki renk yorgunluktan olsa gerek biraz çekilmiş saçları ise darmadağınıktı. Yine de iyi gözüküyordu... Ya da ona karşı olan hislerim gözümü o kadar kör etmişti ki artık güzelle çirkini ayırt edemiyordum...

"O zaman gidelim!" Kendi kendine girdiği münakaşayı kazanmış gibi hevesle bağırdı.

"Sanmıyorum." Burnumu kırıştırıp başımı iki yana salladım. "Kai'yi kırmamak için gidecektim. Madem senin sözünü dinleyip gelmemiz için bizi zorlamıyor..." Hafifçe gülüp omuz silktim. "O halde dün gece planladığımız gibi bu odada dinlenebiliriz."

Yes CHEFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin