Canan tüm gücünü toplayıp padişaha yaklaştı derin bir nefes aldı. Titreyen ellerine aldırmadan muayene etmeye başladı. Padişahın ateşi çok yüksekti bundan sebep bilinç kapalıydı. Canan baddaniyeyi hızla bir kenara attı, hükarın üzerindeki gömleği ve atleti çıkarırken odanın dışına seslendi "yardım edecek kimse yok mu!" sesi telaşlıydı odaya orta boylu şık giyimli kumral bi adam girdi hızla görüşü önemli biri olduğunun mesajını veriyordu. Bir an bakışmadan sonra adam "ne var? ne oldu? ne diye bağırıyorsun hatun?" dedi şaşkınlık ve panik ile karışıktı ses tonu Canan " ateşi çok yüksek hemen düşürmemiz lazım Bey'im yardım edin hamama taşıyalım en hızlı böyle düşer".
Adam kapıya seslendi " ağalar" kapı açılıp kapı önünde bekleyen askerler içeri girdi başları önde "emredin paşa hazretleri" Paşa - "acil hareme haber salın ağalar hekim kadına yardıma gelsinler 2 de cariye getirsinler."
Askerler bir kez daha eğilip odadan çıktılar. Canan yanında getirdiği ilaç bavulunu açtı bir kaç ilaç tüpününün üzerini okuyup enjektör hazırlamaya koyuldu ve padişahın kolundan iğne yaptı. Paşa hâlâ odadaydı ve Canan'ı göz hapsinde tutuyordu adım adım ne yapıyorsa dikkatle izliyordu. "Bu yaptığın iğne ne içi dir ne işe yarar?" Canan "vücudundaki itihabı kurutması ve ateşin düşmesi içindir paşa hazretleri" diyerek cevap verdi bu sırada kapı çalındı. Bir erkek iki kadın başları önde girip hafif eğilerek selam verdiler Paşa " bir sen mi geldin Gül Ağa nerede?" adam iki adım öne çıkarak " vallahi tillahi bilmiyorum paşam" diye cevap verdi paşa sinirle bir iç çekmenin ardından "hünkarımızı hamama taşıyacağız geç tut çarşafın bir ucunu" Canan hatuna dönerek "ne lazımsa söyle cariyeler getirsin tedavi için yanında olup sana yardımcı olacaklar" cariyeler başları önde eğilerek Paşanın kararına saygı gösterdiler. Canan "sirke lazım paşa hazretleri bir de örtülerin değişmesi gerekli" dedi. Padişahı çarşafın baş ve ayak uçlarından tutarak hamama doğru götürmekte olan paşa durup sert bir bakış attı. Bakışlardaki sertlik sesine ve sözlerine yansımıştı adeta " bıre hatun ben mi yapacağım bunları! Söylesene cariyelere bana niye söylersin!" sonra yine taşımaya devam ettiler Canan cariyelere baktı ikisi de eğilip koşarak odadan ayrıldılar. Tekrar ilaçlara döndü bir kaç torba karıştırıp baktı istediği otları bulunca alıp paşa ile ağanın çıktığı odanın içindeki diğer kapıdan çıktı. Hâlâ onları görebiliyordu koşarak takip etti yan tarafta hamama girdiler Canan hemen suları açtı ve otları suya döktü paşa ve ağa padişanın beline peştemal bağlayıp ortadaki göbek taşına uzattılar padişah hafif hafif anlaşılmaz kelimelerle sayıklıyordu. Cariyelerden biri elinde sirke şişesiyle hamam önünde görüldü. Canan "acele et getir dök hepsini suya.." cariye söyleneni yaptı padişah ateşin etkisi ve mermerin soğukluğuyla titremeye başlamıştı. Canan bu haliyle çıkan yaraları daha net gördü suyu dökmeye başladı. İçinden vahlanıyor hayıflanıyordu yaralar çok fazlaydı. Geç kalınmış olması ihtimali bile dizlerinin bağını çözleye yetiyordu ya iç organlarına sıçradıysa o zaman ne yapacaktı. Devlet-i Âliye Osman başsız kalırsa Canan da başsız kalacaktı ama hiç bir latife olmadan kelimenin tam anlamıyla başsız. Canan aklından bu korkunç senaryoları kovdu ve su dökmeye devam etti padişahın titremeleri yavaşlıyordu sayıklamanın arasından boğuk bir "yapmayın üşüyorum" duyuldu. Zavallı padişah o kadar biçareydi o kadar savunmasızdı ki Canan'ın kalbi sızladı. Vücudun her yerine su döküldüğünden emin oldu son tas suyu dökerken "odaya götürebiliriz" dedi. Paşa ve ağa kuru bir peştemal bağlayıp tekrar odaya taşımaya koyuldular Canan onların önden odaya girdi diğer cariye çarşafı, örtüleri değiştirmişti. Yatağa sırt üstü yatırdılar Canan içi merhem dolu kavanozu çıkarıp bacaklarına, göğsüne, kollarına, yüzüne ve ağanın yardımıyla sırtına sürdü. Harem ağasına ince kıyafetler giydirilmesini söyledi Canan ardından paşaya dönerek " paşa hazretleri bu bulaşıcı bir hastalıktır hünkarımıza kimler dokunduysa hepsinin vereceğim ilacı içmesi gerekir aksi halde bu hastalık tüm saraya yayılacaktır." Paşa ilgiyle baktı "ve bakalım ilacı gerisini ben hallederim" diyerek elini uzattı Canan bavuldan damlalıklı bir şişe çıkardı "bu ilaçtan herkes 3 gün 5 damla almalı yemeğe yada bir içeceğe damlatabilirler" Paşa ilaç şişesini alıp odadan çıktı. Canan başka bir şişe çıkardı masa üzerinde duran suyu bardağa doldurup beşer damla damlatıp cariyelere ve ağaya içirdi. Padişahın ateşi düşmeye başlamıştı Canan derin bir nefes aldı ve yaraları incelemeye başladı. Yanında getirdiği kitaplardaki talimatları tekrar gözden geçirdi cariyeler bir köşede yan yana durmuş ayakta bekliyorlardı. Canan "hatunlar oturun rahat olun hünkarımız uyuyor bende sultan değilim sizin gibi herhangi biriyim yapılacak bişe olduğunda birlikte yaparız" diyip gülümsedi. Cariyeler de eğilip hafif bir tebessüm ile karşılık verdiler büyük kitaplığın önündeki minderlere oturup dinlenmeye başladılar saatlerdir ayakta durmaktan yorulmuşlardı. Canan ise herşeyi doğru yaptığından emin oluncaya kadar gözü kimseyi görmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zoraki Sultan
Historical FictionHikaye padişahlık döneminde geçmektedir. Padişahın aşık olduğu kadını elde etmek için yaptıkları ve sonrasında yaşanan entrikaları konu almaktadır.Tarihler ve kişiler tamamiyle hayal ürünüdür. Benzerlikler tesadüfidir.